Tepelerin altındayım.
Tüm insanlığın sokak aralarında süzülüşlerini izlerken,
Ertesi gün doğacak güneşin,
Omuzlarımı ve rengini kaybetmiş ruhumu öpen bir fahişeden farksız olmayacağını,
Adım gibi biliyordum.
O tepelerde intihar güzel bir parfüm gibi sarmalardı burnumuzu.
Şuurumuzu kaybettiğimiz içkilerce,
Ağlayarak, parçalanarak zamana kestirttiğimiz bileklerimizi,
Her daim birileri öpsün istedik.
Yalnızlığın gözyaşları kuruyup gitmiyordu yakamızdan.
Acının en ala kölesi bendim ehlileştirilemeyen.
Utanacağımı bilseydin,
İlk fırsatta yüzüme tükürecek kişi sen olurdun, biliyorum.
Doğduğun gece, tecavüz ettiğim gündüzden farksız.
Yatağına hapis ettiğin dünya kirletiyor seni.
Bana başka bir gezegenden bahsetme.
Yürüyüp geçtiğin sokakların tadını dizlerim biliyor.
Beynim tükürüyor hayatın gerçeğine.
Dudaklarını benden başka kimse tanımıyor.
Ve elbette ki yazılan her vasiyet,
Günü gelince şöminesine atılacaktı yalanın.
Gözlerinin şahitlik edemediği bir mahkemeden bahsediyorum sana.
Utanç zincirlemiş boyunlarımızı, kıyamet kopsa kaldıramayız başımızı.
Üç maymunu oynadık üç gece bin ömür.
Kanattığımız günden bahsetmiyorum bile.
Dilerim affedilmeyiz.
Dilerim anlaşılır ve kazınırız çetelelerine bir sınır olarak.
Aşamasın kimse.
Ölüm dahi toy kalırdı yanımızda.
Azrail bizim ilk aşkımızdı...
Ağır adımlarla ilerliyorum şimdinin sığınaklarına.
Göğüs kafesime atılan bombalar ürkütemez beni.
Biliyorsun, aşka bir şans veririm,
Öte sokaklardan iki el ateş sesi duyulur.
Kader teslim olur ancak,
Çoktan yere düşmüştür umut ve masumiyet.
Can aldığımız kadar insanız...
Dilekçelerim ziyaret eder kimsesizlerin ayaklarını.
Gerek şikayet gerek teşekkür fark etmeksizin,
Bütün devlet daireleri, mabetler, cenazeler...
Her diyar, kanımın kutsadığı neresi varsa,
Bir an için unutulurdu hepsi.
Bazı bedeller ödenirdi hayatta sonsuzluk uğruna.
Her şey uğruna her şeyi gömmek...
Yere yığılsam tanırdı beni kara toprak.
Parçalanırdı ay,
Ve evet, bu ağıt da işlenirdi bazı kutsal kitaplara.
Yaşayan tanrısız, inanansa hain bilinirdi.
O yüzden şimdi bir dünya borçlusun bana.
Yeni bir kitap, yeni bir tanrı,
Yeni bir kan borçlusun bana.
Benim kanatlarımda bıçaklar gezinmez.
Dudaklarını kanatırcasına öpücükler çalmaz bakirelerden.
İçimdeki ateş gözyaşlarım hariç hiçbir şeyi yok etmez.
Kaybettikçe kazanmamız gereken bu diyarda,
Yüreğimi kaç haczin zehirlediğini hatırlamıyorum.
Bulaştırdığım veremden seni azat etmişken,
Kan kusuyorsun şimdi bana, bilmiyorsun.
İçten içe çürüyorsun gecelerce.
Biz hariç her bir yaşam kıyametimiz oluverecek bir gün.
Kirleneceğiz...
Unutmak adına bedenlerimizi kirleteceğiz bedenlerle.
Ödediğimiz bedellerle kirleteceğiz.
Çünkü biz buyuz.
Çünkü aşk bu!
Tüm pisliği içinde barındıran beyaz bir tanrı.
Ölümün ve yaşamın soyut efendisi...
Bizse somut olanlarız.
Ondan gelip ona giden kafirlerden farkımız yok.
İkimiz de biliyorduk,
Beyazı kirletebilecek siyahın yalnızca biz olacağını...
Dizlerinin üstüne çök şimdi.
Sen karanlıklar uğruna keserken kendini,
Ben o tepelerin altında,
Ruhumu ve omuzlarımı bırakacağım.
Ruhum şahit af dilemiyorum kimseden aşk dışında.
Bir de gelip geçen zamandan...