Bugün yemekte hayallerimiz vardı. Ben hiç tereddüt etmeden onları süsleyerek güzel bir sunum tabağında ona sundum. Biliyorum, çok lezzetli idi. Çünkü bu yüzünün aldığı şekilden anlaşılıyordu. Onun bana sunduğu tabak sade ve tuzluydu. Hayatımda yediğim en tuzlu, bir o kadar lezzetli yemekti. Ben daha tabağımdakileri bitiremeden hepsi yok oldu. Her yer karanlığa büründü. Sebebini anlamıştım. Gerçeklik bizi çağırıyordu. Gerçekler tüm kararlılığı ve karanlığıyla tüm hayallerimizi yutmuştu ve bundan zevk duyuyordu.

Bize iki yol sundular. Biz de bir anlaşma yaptık. Anlaşmaya göre ikimiz de ayrı yollardan gidip sonunda ortak bir noktada mola verecektik. Belki bir ay ışığının altında ya da sadece yıldızların bizi selamladığı bir gecede… Onlar da bu teklifi kabul ettiler. Evet evet, biliyorum, onlara güven olmaz çünkü gerçekler yalan söylemeyi sever. Ama bilirsiniz ki inanmak kolaydır ve ben de inandım.

Ben çoktan buluşma noktamıza geldim ve ay ışığının altında bekliyorum. Uzun bir süre oldu ve hâlâ bekliyorum. Sanırım gerçekler seni karanlığına çekti çünkü ne kadar üşengeç olsan da geç kalmazdın.

Ben bir süre daha burdayım. En sevdiğin manzaranın karşısında kadehlerimle bekliyor olacağım. Sanırım gelmediğin takdirde bu hayatın gerçeklerinden seni kurtarmak için bir yolculuğa çıkmak zorunda kalacağım.