İstanbul'un
Asil gençliğinden gecenin karanlık
Vakti
Çığrışıp duran kader
Toplamış kimsesiz çocuklarını
Köşebaşları tutulmuş
Jilet gibi takım elbiselerle
Asilzade beyefendiler
Adını Moda'dan,
Kadıköy'e duyurmak için
Beyazlıyor kibrini
Hafifçe gülümseyerek
Kahvaltısında
Bir kuş sütü mü eksik?
Şehrin varoş yıkıntılarından
Elleri mermerden daha kalın
Çalışıyor fabrikalarda
Beyefendilerin
Kara bahtlarını
Beyazlatmak için
Çatlamak üzere feleğin dişlisi
Bıçak kemiğe dayanmışken
İnsan bu kadar cahil olur mu?
Hâlbuki
Ekmeği, hürriyeti,
Namusu, alın teri
Dökerken
Ne kadar zor değil mi?
Böyle yaşamak
İsyanın ateşi
İçinde kavrulurken
Bir adım geri atmak
Bu kadar zor olur mu?
Beyefendi
Bir sinek gibi karnı tıka basa dolu
Şiştikçe şişen
Cüzdandaki parayı
Yirmilik bir avradın koynunda
Beyazlarken
Utanmadan gülümsemek
İşçi, köylü tutsak edilmiş
Ona buna kul olmaya
Simsiyah saçları
Tek tek beyazlıyor
Alın terine düşman
Beyefendileriyle
Şimdi bir isyan olsun yüreğe
Şimdi yerden göğe bir çığlık
Kopsun
Yer gök inlesin
Özgür kuşların
Kanat sesleriyle
Şimdi söylensin hep bir ağızdan
Zafer şarkıları
Susma ey deli gönlüm
Omuz ver
Aydınlığına
Şimdi simsiyah yüzler ak olsun
Şimdi umut
Beyazlansın
Simsiyah geleceğe
Şimdi çaresiz bir çocuk
Geçer yanı başından
Şimdi iğde ağacının
Dökülür yaprakları
Şimdi sevdiğimin
Düşer saçları
Kafdağı'nın
Ötesine
Şimdi bir soğuk namlu
Doğrulur
Şimdi bin yiğit can verir
Şimdi feleğin çarkına inat
Düşer bir ananın rahmine
Bir çocuk