Hafıza, insanların zihnine yerleştirilen ''yüksek GB'lı'' bir flash bellek gibidir. O bellekte anılarımız, tecrübelerimiz, duygularımız ve daha yüzlerce eylemin kısa süreli veya kalıcı olarak kaydedilmesi görevini sağlayan önemli bir kısımdır. Hafızaya genel bir giriş yapmadan önce, ufak bir tanımlama yapmak istiyorum. Hafıza, örtülü ve açık hafıza olarak iki kısma ayrılır; örtülü hafıza, motor becerilerin ve uzun süreli alışkanlıkların bulunduğu hafıza türüdür. Bisiklete binme gibi motor becerileri tetikleyen faaliyetleri örnek olarak gösterebiliriz. Açık hafıza ise, belirli zaman ve mekanda yaşadığımız geçmiş deneyimlere dayanan bir bellek türüdür.


Dünya hafıza şampiyonu Yanjaa Wintersoul, üç alanda dünya şampiyonluğuna hak kazanmıştır: İmgeler, kelimeler, isim ve yüzleri akılda tutabilme. Peki, Wintersoul binlerce sayıyı (üç basamaklı) nasıl dakikalar içinde ezberleyebiliyordu? İşin sırrı ise şurada başlıyor: sayıları harflere benzetiyor ve yerlerine yerleştirerek onlarla adeta hikayeler oluşturuyormuş.


Hafıza, içinde barındırdığı anıları ve kimi zaman tanık olduğumuz durumları hatırlarken pek de doğru sonuçlar çıkarmayabiliyor. Bunun sebebi, yaşadığımız anıyla tam olarak bağlantı kurmamak ve o olayı geçici belleğe göndererek silik bir hatıra bulutunun oluşmasından kaynaklanmaktadır. O halde, anıları kuvvetlendirmenin üç yolu vardır: Hikaye, mekan, anılar. Bu üç unsur, birbiriyle zincir halinde bulunursa, hafızada kalıcı konuma geçmesi yüksektir. Örnek vermem gerekirse, bir insan, bir dizi insan yüzlerinin olduğu fotoğraf karelerini görürse, o yüzlerden duygusal bağ kurduğu kişiyi ilk önce hatırlaması muhtemeldir. Bu durum, amigdala adı verilen kısımdan kaynaklanır. (Amigdala, beyinde hippacampus bölgesinin yanında bulunan ve duygusal tepkileri kontrol eden bölgedir.)


Henry Molaison, 26 yaşında ve epilepsi hastalığına sahip bir bireydir. Doktorlar, Henry'yi ameliyat etmiş ve beynindeki hippacampus olan kısmı almışlardır. (Hippacampus, hafıza ve yön bulma görevini üstlenen bir kısımdır.) Henry, bir röportajında, geçmiş anılarını hatta çok yakın tarihlerdeki yaşadıklarını bile hatırlamadığını, sadece muhabirin ona çok eski yıllarda yaşanan tarihsel olayları sorduğunda, Henry'nin soruları çok hızlı bir şekilde cevapladığı görülmüştür.


Bir adam, motosiklet kazası sonrası medial temporal lobu büyük oranda hasar görmüş ve 1988 yılındaki bir röportajında şunları söylemiş:

Doktor: Gelecek hakkında umutlu hissediyor musun?

Adam: Sanırım geleceği pek düşünmüyorum.

Aynı hastaya, düşünmenin ona ne ifade ettiği sorusu sorulduğunda, boş bir odada sandalye aramaya benzer olduğunu ifade etmiştir.


Yaşananların hatırlanmasının zorluğunu, bir suçu veya tanık olduğumuz bir durumu göstermek konusunda yaşarız. Tanımadığı bir adam tarafından cinsel saldırıya uğrayan Jennifer Thompson, zanlıyı teşhis etmek için polis merkezine gider ve polis görevlileri, birçok zanlıdan oluşan onlarca fotoğraf karesi gösterir. Jennifer, bunun üzerine Ronald Cotton isimli şahısın, kendisine saldırıda bulunduğunu ve bundan emin olduğunu dile getirir. Jennifer, Ronald Cotton'un yüzüyle, kendisine bunu yapan kişi arasında birebir bağlantı kurar fakat yapılan araştırmalarda, Thompson'a yapılan saldırının aslında Ronald Cotton'un yapmadığı ortaya çıkmıştır. Jennifer Thompson bunun üzerine, Ronald Cotton'ı sanki gerçekmiş gibi hatırladığını fakat onunla hiçbir anısının olmadığını ifade etmiştir.


Hafıza, ucu bucağı olmayan sisli bir labirent gibi... Kimi zaman adımız kadar emin olduğumuz bir olayın, aslında yanlış sonuçlanabileceğini bir kez daha öğrenmiş bulunduk.





Yazar: Burcu Çiçek