Her sabah gördüğüm bi' adam var ahşap üst geçitte. Erken geçtiğimden genelde kendinden geçmiş, uyur vaziyette buluyorum onu. Ama bir gün, geç kalmışlığımdan gelen aceleciliğimin tuttuğu bir gün, uyanık buldum onu. Yalnızca bakıyor, basit hayat telaşlarıyla kendini kapatmış insanların geçerken yerinden oynattığı gevşek tahta parçasının tıkırtısını dinliyor. Yüzünde nedenini ondan dinlemek istediğim yara izleri, gözlerinde babamda bile görmediğim yorgunluk... Belki bugün ne yiyeceğini veya yiyemeyeceğini ya da şimdi ne yapacağını düşünüyor; bense otobüste oturmuş onu düşünüyor ve yalnızca onun hayatını romantize etmekle yetiniyorum. Bu bencilliğim için kendime acıyorum sanırım.