Dört gün önce aldığım biberiye bugün kurudu.
Halbuki o kadar bitkinin arasından biberiyeyi seçmiştim,
tıpkı bu kadar insanın arasından seni seçtiğim gibi…
Hatırlar mısın bilmem, Bonjuk bay’de, kuş sesleriyle gözlerimizi açtığımız güneşli bir sabah, sana bahçeden topladığım taze biberiye yapraklarından çay yapmıştım.
Ve sen, beni sevdiğini bile söylemeye mecali olmayan sen, belki de ilk defa yaptığım bir şeyi eleştirmedin.
Kızgınlığım, öfkem, sana değil
Beni, hoşça kal bile demeyecek kadar sevmemiş olduğun için sana kızmıyorum.
Bedeninin o büyüleyici sıcaklığından mahrum kaldığım için,
Son bir kez dudaklarını dudaklarına bastıramadığım için üzülmüyorum.
Neyse, biberiyem de kurudu zaten.
Artık kopardığım biberiye yapraklarından yaptığım çayı içerken, saatlerce seni düşünemeyeceğim.
Bütün derdim tasam bu,
Nazım Hikmet’in de dediği gibi, “Seni düşünmek güzel şey, seni düşünmek ümitli şey”
Lakin sana dair ümitlerim de biberiye gibi öldü.