Beraber dondurma yemekten sıkılmayacağım @Üçüncü ile beraber yazılmıştır.
“Çünkü bunlar açığa vurulamaz. Yalnızlığımızın nedeni bu; kimsesizliğimizin nedeni bu. Zihnimizdeki o noktaya dönüyorum ve bunun boş olduğunu görüyorum. Kendi güçsüzlüğüm içimi daraltıyor. Artık onlara karşı koyacak olan kişi, o, yok.” Dalgalar. Virginia Woolf
Yok kimse. Herkes yayladaki evine çekilmiş. Ben de her gün onlar için helva kavuruyorum, tek başıma yiyorum. Anneme bu rezaleti nasıl açıklayacağım bilmiyorum. Komşularımda evlerinde duramıyor, hep sokağa inmiş buluyorum onları. İçtiğim sigaraları balkondan aşağıya atıyorum. Bir keresinde senin başına düştü ve hiç tepki vermeden yürüdün.
“Sana inanamıyorum! Diye bağırdım arkandan, bakmadın.
Sonra azarlamaya annem geldi. Bıdı bıdı bıdı bıdı dedi onu dinleyemedim çünkü tüm o vakit de bir dağ ayağa kalkmış. İki patisi sırtımda zor duruyorum. Ela gözleri varmış.
Ben gizlemeden, yüzsüzce horlamışım uyandıran olmamış. Yarınları bekleyen gözlerime örtü inmiş aralayıp bakan çıkmamış. Yeniden helva yaptım, helvayı özledim kendime kızdım. Tekrar balkona çıkıp sigara içmek hayalim. Tekrar gelmeni bekledim. Arsızca sokakta yürümeni, umursamaz bakışlarını görmek istedim; beni gör istedim.
Sonra sen çıka geldin, elinde bir poşet içinde uslu bir kedi. Ne miyavlıyor ne ağlıyor. Bana hiç benzemiyor. Bakkaldan aldığın iki ekmekmiş gibi umursamaz adımların. Ne büyük kibir! Sonra aceleyle sigaramı yakıyorum. Ellerim titriyor, bir dondurma isteğim, kilo aldırmayan Charlie’nin fabrikasından çıkmış bir dondurma. Sen yürüyorsun ve ben sigaramdan bir duman çekip atıyorum sana. Iskalıyorum. Sen duruyorsun. İkinciyi yakmama fırsat tanıyacak kadar azizsin, beni deli edecek kadar kibirlisin. Ben ikinciyi yakıp fıt çekmeden atıyorum sana. Son sigaramdı. Tanrıma yolladığım diğer duamdı kafana düşmesi. Kafana düşüyor. Saçlarını kestirmişsin, orada durmuyor ve yere düşüyor. Sen yürümeye başlıyorsun.
“Senden nefret!” ediyorum diye bağırıyorum, oralı olmuyorsun. Kedi esniyor. Hava sıcak, atletim biraz ıslak, şortumdan aşağıya bakan dayının karısı ölmüş, bileklerini kesmiş, dayı alışverişe çıkmış. Dağlar ovalarına çekilmiş ve ben öfkeyle balkonda dikilmişim. Annem öyle diyor.
Haftalardır dışarı çıkmıyorum. Kâğıtta giden ellerim biraz da ha mı iri ne, anlayamıyorum. Burada altıma işemeyi bekleyen bir nene gibi dikiliyorum. Neyi bekliyorum. Son sigaramı yaktım, tanrı sırtını döndü bana, bunu hissediyorum. Sen yine geleceksin, kibirli suratından anlıyorum.
Ertesi günün sabahında annem ekmeğe git dedi. Aklıma bakkal Hüseyin Abiden dondurma almak geldi. Gözünde çirkin ve şişman olmaktan korkmam arasında kalmış hayali dondurmam eridi. Gitmek istemiyorum dedim. Annem yine bıdı bıdı bıdı yaptı ve üstünü giyip vicdanımla yalnız bıraktı. Babamın umurunda değil, elinde televizyon kumandası ve aklında kahvehanedeki zarlar var.
Bugün sıcak bir gün. Ne yapsam acaba. Ağlasam mı? O da sıktı.
İşte geliyorsun. Hava sıcak ve sen ukala olmaktan geri durmamak için her şeyi kullanan bir şeytansın; üstüne ceket giymişsin, alnında ter akmış bana mı demiyorsun. Elinde bir şey var. Bana fırlatıyorsun. Balkonda öyle uzak değil. Çıplak ojeli ayağımın dibine düşüyor ve sen bekliyorsun. Bir sigara paketi, kaçak değil. Pahalı olanlarından. Sinirle yırtıp çıkarıyorum bir dalı. Yakıyorum. Bir fıt çekiyorum ve sen bekliyorsun. Atmak istiyorum hemen başına ama yapamıyorum. Günlerdir sigara içemedim. Param yok, meteliksizim. Sigaranın izmaritine kadar çekiyorum ve sen bekliyorsun. Dağların üstüne yağmur ağlamış, şimşekler yalnızmış, ağaçların arasında sinen tilki yavrularını unutup bir kargaya âşık olmuş. Sigaramı atıyorum ve kafana düşüyor. Ayakkabılarına sekiyor. Eğilip alıyorsun ve cebine atıp yürüyorsun.
Ben ağlıyorum. Sen gidiyorsun. Yalnız bıraktığın bir gün daha.
Hiçbir şey olmak istemeyen ben ve hayata gözlerini açmaya dileyen bir kukla arasında sert bakışmalar geçiyor. Annem bana bir şey diyor, sesi sanki bana uzak mı ne, duyamıyorum. Babam özlemiş ve telaşlıymış, kaşlarından anlıyorum. Hava sıcak olduğunda, aklımda yemek bulunduğunda çıplak yüzmek istiyorum. Kemiklerime kadar ıslanmak ve tüm utancımı sıyırıp atmak ama yapamam, beni terk etmesinden korkuyorum canavarın. Kafasına sigara atacağım seni beklerken kaybolmaya biraz daha yatkınım, anlamışsındır.
Ertesi gün de çıka geliyorsun. Bencilim ve tüm sigarayı bitirmişim, bunu beklemiyorsun, kafana atacağım bir sigaram yok. İlk defa kafanı kaldırıp bana bakıyorsun. Göğüslerinden kıl fışkırıyor, sakallını kesmiş ve pek kısasın. Gözüme biraz çirkin görünüyorsun. Sivilcelerin çıkmış, eksik şeyler arayan gözlerim büyülenmiş, gözüme güzel gözüküyorsun. Bu sefer elinde bir su ve dondurma var. Bana uzatıyorsun.
Hava sıcak diyor bakışların, bende artık kelimeleri kullanamıyorum, sessizce yürüyelim mi diyorsun cümleleri kullanmadan.
Kısa şortumlar dışarda buluyorum kendimi. Anneme bir şey dememişim, o da bıdı bıdı yapmamış, elini tutuğumu fark ediyorum. Dondurma yerken şişman mıyım diye sormadığım anı düşünüyorum ve umursamıyorum.
“Beni terk etmeyeceksin dimi.”
“Asla!”