Kendimle bugüne kadar yaptığım onca şey için gurur duyuyorum.
Kendim için verdiğim, gerçekten sevdiğim insanlar için verdiğim emeklerden ötürü kendimi öpüp sarılıyorum.
Bugüne bugünlere kolay gelmedim. Yaşadığım onlarca acı, dert, sorun, ne varsa hepsinin altından tek başıma kalkabildiğim için kendime kocaman sarılıyorum.
Kendimi en içten duygularımla kucaklıyorum, ah Berfin. Seni buğulu gözlerinden öpüyorum...
Çok yoruluyorum, her açıdan çok bıkıyor, bunalıyorum. Ama yine de umutla hayata kendime tutunmaya çalışıyorum. Henüz pes etmişliğim yok...
Pes etmeyi hak eden bir hayatım yok, pes etmeyi hak eden bir kız olmadım, değilim.
İnsanların beni yargıladıkları gibi, gördükleri gibi değilim; olmadım hiçbir zaman.
Şu aralar her şey çok çok zorluyor, hiçbir şeye tahammülüm kalmıyor.
Biri gık dese yeri yerinden oynatacak gibiyim.
Bir tarafım kıyametler koparmak isterken diğer tarafımın iki gram mecalinin kalmadığını hissediyorum.
Oda sımsıcak ama içim buz gibi.
İçim üşüyor, bazen buna dayanamıyorum, katlanamıyorum ama yine de öyle böyle yaşamaya devam ediyorum, onun için kendimi bir kez daha öpüyorum.
Bunları yazabildiğime de inanamıyorum aslında. İçimde onlarca şey birikiyor, doluyor, taşıyor ama tek kelime edemiyorum.
Tek bir cümle yazmak bile azap gibi geliyor.
Nasıl kendime gelmem gerek, nasıl toparlamam gerek, bilmiyorum.
Aklım bir o kadar başımda...
Bir o kadar da değil...
Ne kadar bilincimdeysem hayatın bir o kadar da bilincinde değilim.
Yalnız kalmaya ihtiyacım var, kalıyorum da ama bir yandan deliriyorum da.
Ne yapmam gerektiğini hem biliyor hem bilmiyor gibiyim.
Belirsizlikten nefret ediyorum ama her şey o kadar belirsiz ki...
Kendimi uçuruma bırakmak istiyorum.
Kendimi sonsuz bir boşluğa bırakmak ve her bir parçamın bir tarafa gitmesini istiyorum. Yapamıyorum.
Nefes almak bile canımı sıkıyor.
Ahh...