sanrılar
başlangıcı ve bitişi olmayan
uzun bir düş yolculuğu şimdi
kilitsiz kapıları aralayıp dönüyoruz
yuva saymıyoruz
başkalarının evini
zamansızlığıyla boğuşuyoruz nevrotik
nöbetlerin
yurtsuz insanlar
kilitsiz kapılar
belirsiz yolculuklar
yok olup gitti
dilsiz mevsimlere ad koymak istedim
hüzün bahar
umut güz
besbelli
dünya hakiki benliğini yitirdi
benim olan bana içkin
tek his dökümü bilirim: soğumuş soluk
dediler: ölümdür bu
dedim: şimdi doğdum
bundandır
ne lütuf ne ceza diyorum artık
dalgınlıkla uğurladığımız günlere
kahramanlığın kılıcını tutarken elimde
yine de talibim
karıncanın ve gökyüzünün dostluğuna
yine de derim
yine de zorbaya inat
kalkanımız sevgi olsun
bilinmezliğin dibinde boğuşmak zorunda bırakılsak da
nefes alabilmek için
kalkanımız sevgi olsun
gökyüzüne yürümek istesek
mavi çarşaflara takılıp düşeceğiz
oysa umut
en çok tekrarlanan sözcüktü
ölümün ötesinde doğar
yaşamın kıyısında can bulurdu
şimdi
arkamızı görmeden
geriye doğru koşuyoruz
adını yaşamak koyduk.