Bir kuşun uçuşu gözüme takıldı az evvel; uçtu, uçtu ve ağacın dalına konuverdi. Açtı fakat açlığı bilgiyeydi ve aradığını bilgiyi ağaçta buldu, ağaç da dünden razıydı bilgisini kuşa bahşetmeye. Verdi ağaç bilgi tohumunu kuşa. Kuş aldı bilgi tohumunu, yedi, sindirdi ve toprağa bıraktı onu.
Toprak kabul etti tohumu, sardı sarmaladı, korudu. Yeşersin, büyüsün, alemlere saçsın, tüm evrene yaysın istedi bilgisini. Yalnız başaramazdı bunu. Bulutlar hiç düşünmeden akıttı yağmurunu toprağa gömülen bilgi tohumunun üzerine. Can verdi toprak yağmurla beraber ona. Tohum yeşermeye başlamıştı. Derken yardı ve çıktı topraktan. Hayat serüvenine böylece başladı tohum. Bir fidan oldu küçük, cılız dalları görünür görünmez yapraklarıyla. Zamanla içinde esen sert rüzgarlara, sağanak yağmurlara hatta dolu ve fırtınalara maruz kaldı. Maruz kaldıkça zorluklara, daha çok tutundu kökleri toprağa, tutundukça daha çok verdi yağmur bulutlar. Birer birer tırmandı gökyüzüne doğru hayat basamaklarını. O küçük cılız dallar büyüdü, yetişti. Köklerini hiç bırakmayacakmışçasına sardı toprağa. Zorluklara göğüs gerdi, göğüsledikçe zorlukları yılmadı, inandı ve büyüdü; yemyeşil yaprakları, sapasağlam dalları, alemlere can veren nefesi, rengarenk çiçekleri ve meyveleriyle bilginin tohumu, evrene bilgi tohumlarını karşılıksız bahşeden koskoca bilge bir ağaç haline geldi.
Ve bir kuş kondu dalına...