I
Sayısız dinlediğim kavrulmuş insan kelimelerinden bir öğüt...
Ey irkilmiş kişisi dünyanın...
Dinlemeni sırçadan yansıyan bir bıyık altından bekle ki bu kavrulan yüreğinde yansın ve öyle güzelleştirsin mesaisi olmayan bir anıya.
Kaçını sayıdır bu?
Tarihin hangi kavrulmuş kulvarlarından bir öğüt...
Hangi isyan bastırsın böylesine bir ilhak etmiş kimsesizliği.
Saklı kalmış sanılan isyankar bir cümle, hangi işitmez öğüde?
"Uhrevi kusura gitmek için yol göster!"
Kimlerdir bunlar öğüdü yakmış ve hakkaniyetli bir ödülü var sanmış.
II
Çelimsiz uykusundan uyanır kalabalık sanılan karar anı "demiştim" der ikilemin baş sahibine.
Şimdilerde silik bir cümlenin altyapısı bu ikilem ve haksızlık akan hayrat kisvesi.
Hangi kutsal kitabın emridir sineye tek çizdiğimiz?
Asılınca boynundan dağ tepesi sanılan hangi yığıntı o ?
Ne kendi ne de bir elçi...
Tek bildiği ikilem sinesinin inlettiği kelimeye içerlemesi...
III
Sanılanın aksine uysaldır bu kiracı.
Sinesinde imrenmiş bir hükümdarın gözyaşı.
Hangi yaşı olursa olsun uğratır bir tahtın var olduğuna.
Hünkardan bir ses "Ne şifadır bu yarama?"
Bizlerden...
Şifadır bir ağızdan çıkan iki kelam.
İncinmesi imrendirir memnuniyeti...