Yaşamın sınırlarında gökyüzünün maviliğinin eşliğinde dururken,

Bir anda,

Hiç kimsenin olmak istemediği yerlerin tam ortasında,

Yaşama dair umutları, çamaşır ipliğine asıp kurutmak için bıraktığım sıraların ortasında,

Güneş tam tepe noktasında gözlerime dik açıyla vururken.

Buna rağmen yaşama ısınamadığım devirlerdi.

Ne kadar günler geçmiş olsa da geçen geçmekten ibaret kalıyor.

benden geriye.

Buna,

bunlara,

kendime,

başkalarına ne kadar dayanılır bilemiyorum sayın tanrıya sormak lazım.

Ama dayanmak meselesi de değildi.

tanrıyı da aşmıştı artık.

Bilinemeyenler,

Beni bilemediklerim mahvedecek gibi,

Bu belirsizlikteki varlıklarım ayaklarıma bağlanmış denize atılmayı bekleyen bir taşın ağırlığı üzerimde sanki.

ne yapsam ne yana dönsem başkalarının ağırlığı üzerimdeki ağırlığa çöküp kaldırılamaz, çekilemez bir hal alıyor.

Her gün üste birikmelerle şöhret oluyor, artık hiçbir önemi olmadan.

bilinmeden.

Ne yapsam,

neler yapılsa,

neler yapsak,

olmuyor bir türlü kendi toplumsalığımıza adım dahi atamıyoruz.

Bilemiyorum, başka bir şey gerek bilinmeyenleri anlamlandıracak bir anlam arayışı gerekti.

Antik Yunan sokaklarında çıplak ayakla gezen filozofun ihtişamıyla gelen bir anlam arayışı.

gerçekten de bir şey olunca da ne olacak onu da bilemiyorum.

Bilemediklerimi üst üste koyunca neyi bilemediğimi de bilmiyorum.

Ne mutlu olma, ne huzurlu olma, ne de aşık olma, yaşama isteği vermiyor. vermiyor mu onu da bilemiyorum. Topladıklarım ne varsa

elimde,

avucumda,

düşüncelerimdeki bilemediklerimdendir.

bana ait olmayan en az bana, ben kadar yabancı bilinmezlikleri biriktirdim başka sayfalardan gördüklerimden.

Sizlerden alacağım ne varsa hepsi sizin olsun.

sizin ceheneminizde yanmak mı daha neler.

Daha kendim yanmamışken cenettimde.

Uzak durun, siz bilemediklerimden ibaret olanlar

uzak durun.