Yılların insanları eskittiğine inanıyorum fakat insanları eksilttiği konusunda emin olma yolunda ilerliyorum, oysa eksiltmekten ziyade gelişmiş olmalıydı yılları üstüne alan insan, ben her zaman olduğu gibi kendime ayna tutup bunu bütüne yaymayı görev biliyorum yine. Yıllar geçti, hala yazıyorum, hala özlüyorum, hala okumaya çalışıyorum, hala karmakarışığım ve hala kaçıyorum. Öyle hızlı ki adımlarım bazen ben bile yetişemiyorum ve doğrusunu söylemek gerekirse yetişmek gibi bir niyetim de yok, kendimden de kaçmak gayem oldu zannımca, 11 bu kalabalığa tahammül edemiyorum, insanlar bana ağır geliyor ve ben bu ağırlığı omuzlarımda yük belliyorum, gözlerim doluyor ama ağlayamıyorum 'bir yer var diyorum' durmadan, bir yer var çok uzakta, ben o uzağa adım adım yaklaşmak istiyorum ve hatta bilinmeyen olmak istiyorum, tren beklemek istiyorum ve birgün bir trene atlamak... ikinci tren olup olmadığına bakmadan ve belki de ikinci tren olduğunu arzulayarak... bu satırları yazarken içimden sadece Yefinoz ismi geçiyor, benim değerli dostum Yefinoz, bu satırları senden başka kaç kişi anlar diye düşünüyorum, ikinci treni ve ikinci treni arzulamayı kim canlandırır gözünde? Bilinmeyen dediğimde kimin gözleri gölgesiyi arar? Burukça gülümsüyorum, adımlarım seyrekleşiyor ve o anlarda sanıyorum ki yok oluyorum oysa ben tümüyle var olan, varlığının ispata gerek duyulmadığı o kişiyim işte, yok olmayı düşünmek bile varlığımı ortaya koymaz mı kanıta gerek duyulmaksızın? Karmaşık cümlelerle doldurdum, karmakarışığım çünkü, hangi cümle doğru, hangisi yanlış sahiden bilmiyorum. Nerdeyim bilmiyorum, nereye varacağım bilmiyorum ve bu bilmemek büsbütün bir yalnızlığa sürüklüyor beni, ben bu bilmemeye ve yalnızlığa sarılıyorum.