Çilek Reçeli;


Sahi sana neden bu ismi koyduğumu hala anlamış değilim. Uzun zamandır her günceme model ya da rengine göre isim verirken senin ismin neden çilek reçeli olmuştu? Üzerinde çilek desenleri yok. Rengin kırmızı bile değil. Bu bilinmezliğe bir çözüm bulamayışımla birlikte bu satırları not düşüyorum sana. Uzun süredir elime günce ve kalem almadım. İtiraf etmeliyim ki bu hissi çok özlemişim. Görüşmeyeli neler oldu diyeceksen senden önceki günceme bakmanı tavsiye ederim. Zira senden önceki günceme deli gibi tüm içimi dökmüşüm.


Dün kitapları karıştırırken ilkokul beşinci sınıfa ait bir günceme denk geldim. Çocuk aklımla günceme rengi turuncu diye oralet ismi vermişim. Şöyle bir sayfalarını karıştırdım ve on dokuzuncu sayfada yazan şeyleri okuyunca hafif bir duraksadım. Beni o cümleleri yazmaya iten sebep neydi acaba diye düşünmeden edemedim. On dokuzuncu sayfada tam da şöyle yazmışım;


“Oralet;


Sabah kalktım. Annemin mis gibi kahvaltı sofrasından birkaç zeytinle yumurta yedikten sonra koşarak okula gittim. Bugün Bayram Öğretmen bizi sözlü yaptı. Sözlüde bir soruyu bilemeyince ağladım. Ayşenur bu duruma üzülüp, öğretmene onunla yan yana oturmam için ısrarcı oldu. Fakat Ayşenur en sevdiğim arkadaşım olmasına rağmen ben bunu kabul etmedim. Tekrar en arkanın bir önü olan sırama geçtim. Ali benim önümde oturuyordu. Oysa Ayşenur’la oturmayı kabul etseydim belki de her şey böyle olmayacaktı. Bugün aldığım cipsten taso çıktı. Ali, Abdullah ve Engin bana ver diye yalvardılar. Nedense ben yine Ali’ye verdim ve diğerleri bana küstü. Okul çıkışı bana küsen Engin’le birlikte eve yürüdük. Çamaşır asılı evin bizim olduğunu söyledim. Sonra ayrıldık. Acaba Ayşenur öğretmene benimle otursun dediğinde kabul etmeli miydim? Neden kabul etmedim ki? En arkanın bir önü çok mu rahat yoksa Ali’nin arkasında oturmak mı işime geliyor? Oralet sence sevgi nedir? Ayşenur en sevdiğim arkadaşım ve elime onunla oturmak gibi bir fırsat geçmişken ben bunu neden kabul etmedim? Engin sen Ali’ye mi aşıksın sordu bana. Aşk nedir Oralet…?


Annemin yaptığı tarhana çorbası, pirinç pilavı ve tavuktan yedikten sonra ödevlerimi yaptım. Ev telefonundan Ayşenur’la yarım saat konuştuktan sonra uyudum. “


Tüm bunları bundan seneler evvel ilkokul beşinci sınıfa giderken kaleme almışım. Galiba o zamanlar bazı duyguların anlamlarını arayış içine girmişim. Ayşenur benim için çocuklukta kalan bir anı sadece. Babası hakimdi. Tayinleri çıkınca haliyle tüm irtibatımız kesildi. Engin şimdilerde özel bir hukuk bürosunda avukatlık yapıyor. Abdullah esnaf, Ali bilgisayar mühendisi oldu. Sema adında bir doktorla evli ve kendileri gibi güzel bir kızları oldu. Çocukken başımızdan geçen olayları şimdilerde gülümseyerek hatırlamak gibisi yok. Ve şimdiki yaşımda anlıyorum ki ilkokul beşe giden bir kişi için kimse Ali’den önemli değil. Önemli olsaydı en sevdiği arkadaşıyla oturma fırsatı yakaladığında bu fırsatı geri çevirmezdi.


Daha ilk sayfadan lafı uzun tuttum. Kusura bakma Çilek Reçeli. Benimde yazmaya başlayınca tükenmeyen bir kalemim var. Alışsan iyi edersin.