Bilişsel çatışma konusundaki kaynakları incelerken anlamlandırmaya çalıştığımız her olgunun bir şekilde belleğimizdeki bir kırıntıya temas ediyor oluşu, yaşamın çatışma temelli bir zemin üzerinde gelişiyor olmasını açıklar. Bu açıklanış beraberinde kabulleniş getirmeyi gerektirse de alışkanlıklarımızın aksini fark etmek ve beraberinde kabul getirmek oldukça zordur. Tam da bu kaynaktan meydana gelen bir oluştur, bilişsel çatışma.

 

Festinger’e göre, bireyler inançlarını korumak için, gelen karşı görüşleri sansür ederler. Sadece inandıkları değerleri seçerler ve onları korurlar. Eğer bu karşıt görüşler arasında seçme zorunluluğu varsa en iyisini değil, kendisiyle en uyumlusunu seçerler. Bu açıdan bireyler faydacı bir anlayış güderler.


Bu güdüm ne denli doğru ya da sağlıklıdır bilinmez. Bilinen tek şey akıl ve mantığın, duygu ve sezgilerle iç içe olduğu ve ayrı düşünemeyeceğidir. Psikoloji genelinde, sosyoloji özelinde sınırlar belirlenmeli ve bu sınırlara sadık kalınmalıdır, bu durum incelenirken. İncelemek işleminin ardından gelen eleştirmek güdüsü çoğu zaman can acıtsa da sonunda içerlerde bir yerde gizli kalmış sezgilerimizi kamçılar.