Kaç gece Tanrının kucağına bıraktım seni
Sabahında yine yolumda buldum
Kendin mi geldin ben mi çağırdım
bilmiyorum
(Gecenin sabaha bağlandığı anlarda
neler yaptığımı hiçbir zaman bilemedim)
Elinde sımsıkı tuttuğun oku sırtıma saplayıp kaçıyorsun
Ve ardından bakarken anlıyorum
tek kurbanının ben olmadığımı
Herkesin sırtına ok bırakan sen,
el değmemiş bir sırt taşıyorsun
Birçok şeyin varlığından haberdar
fakat şefkatli her şeyden bihaber,
hiç sıvazlanmamış bir sırt.
Sen kendi aynandan çok uzaklarda
başkalarının aynasına bakmakla cezalandırılmışsın
Belki bu yüzden sırtlara olan düşmanlığın
Çünkü kendini görmek için bir sırtın ardına sığınmalısın
Ağır geliyor sana bu ceza ve
aynaya bakan tek kişi sen olmak istiyorsun
Sen, kaçan adam
sen, belki de babanın günahını çekiyorsun.
Senin varlığın aynada kendisini görmek isteyen herkese fazlalık
Kim aynasına bir ortak ister ki?
Kim bir soluk almak için koşsa aynasına sırtının ardında bir yabancı: Sen.
O da yetmezmiş gibi seni görmenin cezası: Ok.
"Biliyorum Tanrım her seferinde kaçtı senden
-sen tüm duyguların doruğunda
veya tüm duygulardan sıyrılmış
ona en yakın olansın-
Tanrım rica etsem
bir gün kaçarken yine senden
onun sırtını sıvazlar mısın?”