Biten bu melodinin üstünde yalnız başıma duruyorum. Şimdi söyle bana, bilmeme izin ver. Bittiyse bileyim.

Aniden gözlerim doldu. Nefes alırken bile seni görüyorum. Aşkın kiraz çiçekleri gibi kolay açıp söndüğü doğru sanırım. Rüya sanki bu. Havai fişekler gibi yandık fakat sadece küllerimiz kaldı. Biliyorum, sonuçta sen kendi yolunu çizdin. Ellerin, vücudun, ekvatordan daha sıcak olan o sıcaklığın gitti.

Sürekli bu melodinin aynı yerinde tekrar işaretindeyim. Dönemeç işaretinde, bu yazılmış müzik cümlelerinde kendimi tekrarlıyorum. Her şeyin bittiğini bilmeme rağmen, hiçbir duygunun kalmamasına rağmen sadece bilmek istiyorum. Dinmeyen duyguların dönemeç işaretinde duruyor. Bu yüzden bir şeyler söyle! Beraber verdiğimiz sözler zamanla kayboldu. Ayrılmanın şiddeti ile yıkılan dominolar aynı Juliet ve Romeo gibi. Seni çok sevdiysem eğer aramızdaki sıcaklığı korumaktı tek yaptığım.

Geriye bakıyorum şimdi, senin olduğun filme. Düşüncelerini bilmem gerek.

Gecemin yıldızını ve gündüzümün güneşini götürdün. Sonunda sadece karanlıktaki bulutlar kaldı.

''Buluşmanın olduğu yerde ayrılmalarda vardır.” kuralı.

Nasıl bir kural bu, yıkmak istiyorum! Arkanı dön, senin hipnozun bu!

 Belki aptalız, ahmağız hepimiz. Bir ihtimal olur diye biten bir aşka tutunduk.

Devam edemeyeceğimi de biliyorum. Fakat bazen anlam veremiyorum, neden?

İçimdeki duygular patlayıp ortaya çıkacak ve kusacakmışım gibi. Hayallerimde kavga ediyoruz, barışıyoruz ve anlıyorum seni. Dokunuşların ve bakışların soldu. Kaybolmuyorlar, neden?