geçecek diyorum kendime bir aynada. kirli bir aynada kendini avutan bir kadın. sağdaki havlu benim değil. ayna da benim değil. fikirlerim bile bana ait değil bazen. bazen tanıyamıyorum bile bu aynadaki kadını. sana ne yaptılar diyeceğim oluyor ki susuyorum. duymak da kirli geliyor kulağa. olan biteni duymak. olan biten kirli kalplerin sonucudur bazen bu aynada. bu aynaya ne zaman neşeyle baktım bir düşüneyim. hiç mi? hadi be kızım dedim anında. iyice bak gözünün içine. bulursun mutlaka. baktım. içine içine. hiç görmemem gereken neler varmış oraya sıkıştırdığım. çekildim kenara. korkunç olmaya başladı bu ayna artık. ovaladın gözlerini, kızarttın hemen. sen ağlamazsın ki. yalan. ağladığında aynaya bakmazsın sadece. bugün niye içine içine baktın gözlerinin? bilmiyorum. yüzleşmem gereken bildiklerim var. neymiş o bildiklerim! bilmesek daha iyi. Köyde yufka tepsisindeki yansımama baktığım zaman mutluydum. öyle mi? e öyle. üç ev değiştirdim sana gelene kadar. üç evde de terk edildim yahut hapsedildim o kirli aynalara. silmiyor muydum sanki? kirliydi. sildikçe daha kirliydi. ya da ben kirliydim gözlerinde. kimin gözlerinde? senin işte. benim yani. yalnız büyüdün diye ütüsüz dediler ya sana. doğru. bir tek köydeki tepsiye güldüm. oradaki yansıman temiz miydi? yok. yamuktu biraz. çocuklar bakıp gülerdi, ben de güldüm işte. çocuk olmak öyle bir şey değil miydi?