-Bakışlarınız, sararıp düşmüş yaprakları ne yeşertebilir ne de değiştirebilir yerlerini.


-Sanırım bana söylediniz hanımefendi.


-Kibritiniz var mı? Kaybettim de.


-Tabii ki, buyurun. Sadece dalmışım sararmış yapraklara. Düşünceleri aktarma güdüsünün gerekliliğinden dolayı öylece nesnelere bakıyorum son zamanlarda. Ağaçların dallarına, yüksek binalara, dağlara, denize, her şeye dalıyorum.


-Neden sorusunu hiç sevmem ama her şeyin bir nedeninin olması, gerekli kılıyor bu soruyu. Sizce?


-Algılanamayan nedenler, neden olarak görülebilir mi? Başka bir şekilde sormak gerekirse; bir nedeni hiçbir şekilde hissedememek ve düşünememek, sadece onun varlığını bilmek, 'Neden?' sorusunu sorabilmemize yeter mi?


-Tabii ki de yeter. İnsan her şeyi hissedemez. Belirsiz olan şeylerin nedenleri de belirsizdir ama varlıkları hakkında hiçbir şüpheye düşülmemelidir. Böyle bir şüpheye düşen biri olsa olsa kendi varlığından bile şüphe duyan bir nihilisttir. Ve eğer sizin içinde bulunduğunuz, etraftaki nesnelere ve insanlara istemsiz dalmak gibi bir durumsa; basitçe 'bilmiyorum' diye bir cevap vermek, tümüyle anlamsız gelmemelidir size.


-Bir zamanlar zamanımı, düşüncelerimi ve duygularımı paylaşmaktan zevk aldığım biri vardı. Garip bir şekilde ona tüm mutluluğumu bağlamıştım. En önemsiz gördüğü duygularını ve düşüncelerini o kadar çok önemsiyordum ki hiç sorgulamadan her dediğini yapabilirdim. 'Bana karşı hissettiğin sevgiyi unutmanı istiyorum.' dedi ve beni uçsuz bucaksız bir çelişkiye fırlattı. Birini, o istedi diye ondan vazgeçebilecek kadar çok sevmek. O günden sonra her şey bana anlamsız ve değersiz gelmeye başladı. Kafamda sadece tek bir soru vardı: Bu kadar insan neden yaşıyor? Düşünmeye devam ettikçe sorular da artıyordu. 'Bir insana yalan söylemek suç mudur?', 'Vatan, akraba, çocuk sevgisi gerekli midir, anlamlı mıdır?', 'Hepimiz toprağın altına gideceksek ne yaşandığının bir önemi var mı?' gibi anlamsız sorular doldurdu kafamı. Bundan sonra bir çelişkiye daha düştüm: Eğer yaşamak anlamsızsa devam etmenin bir anlamı yok. İntihar etmeyi düşünmeme rağmen cesaret edememem beni utandırıyordu. Çünkü bilirsiniz idealler her şeydir. Düşünmek, eylemsiz anlam ifade etmez. Gerekliliklerini yerine getiremeyeceğiniz düşünceyi benimsememeniz gerekir. Kendimi sürekli haklı çıkarmaya çalışırdım, yapamadıklarıma bahaneler arardım. Bir zamanlar düşünceleri sadece düşünce olarak görmeye çalıştım. Düşüncelere saygısızlık yaptığımı şimdi fark edebiliyorum. Nietzsche'yi anlayamazdım, nasıl olur da nihilist bir insan ahlak ve erdemi savunur, derdim. Kalıplara uymadığı ve kendi yolunu bulduğu için takdir ederdim. Şimdi anlıyorum ki Nietzsche hiçbir zaman nihilist olmamış. Dolayısıyla hanımefendi, bilmiyorum. Bu sararmış yapraklara neden dalıyorum, bilmiyorum.