Lakin bin yıldır görmedim seni

Kel bir bozkırın ortasında yeşil bir ağaç belki

Susuz kalmış bedevinin doyumsuz serabı gibi

Lakin bin yıldır görmedim seni


Yüzünde ışıl ışıl ayın haleleri

Aynamın zahirine düşer

Roma’nın Meryem’e olan özlemi

Ruhuma şefkatli ellerin değer


Lakin bin yıldır görmedim seni

Kumralına bulanmadım toprağın

Rüzgârı geçmedi saçlarımdan kavakların

Beklemedim başını, ak gerdanlı kuzuların


Hülyalı başakların ipek telleri

Omuzlarında raks eder

Şehrinden geçecek aşkın göçmeni

Mest olur şavkından, Kudüs bura der


Lakin bin yıldır görmedim seni

Seline kapılmadım taşkın nehirlerin

Soyulmadı henüz derim güneşinde

Ben bin yıldır görmedim seni