Bin kara atlının nalsız sesleri

Atakama’nın dingin toprağında

karışıyor binlerce kum zerresi

Toynakları toprağa darbeler indirdikçe

Toprağın altı binlerce adım yankısı

Binlerce gürültünün binlerce adı

Her bir adın bin acısı


Hatırla Kazablanka’da yağmur yağmıştı

Bir istasyonda bir adam

binlerce insan ve binlerce savaş yankısı

bir kadını beklemişti, işte

o gün çöle bin yağmur yağmıştı

Binlerce el bir vedaya sallanmıştı

İşte o gün

Bin kara atlı Fazıl kamburlu birini çiğnemişti

Kamburunda bin tasa bir şifa

Atakama gibi usulcaydı o biri


Toprağın üstü binlerce tozlu nalsız yankı

Altı binlerce adım yankısı

Binlerce gürültünün binlerce adı

Her bir adın bin acısı

Yalnızca Atakama ve Kazablanka’nın

duyduğu bir gürültülü acı

Dolunay çöktü çölün çiğ düşmüş tozuna

Ne bin savaş yankısı ne binlerce kara atlı

Duymuyordu bu çaresiz ama birbirine sarmaşık iki ruh

Tüm binler ve birler gömülmüştü

bir vedanın ıslak gözlerine

Yalnızca bir istasyon bir adam

Bir bekleyiş ve içinde bin veda