Yürüdüm geçtim, dediğin yolları yürüyüp geçmediğini fark etmek kadar kendi balonunu patlatan bir şey daha yok.


Ama işte bunu bir kez yaşayınca, üç kez yaşayınca, beş kez yaşayınca artık "bir şey yok"lar bile "bir şey yok, diye düşünüyorum"lara dönüyor.


Fakat sürekli muğlak ifadeler kullanarak da yazı yazamıyorsun. Kısıtsız bir alan yok. Sanırım insan kendini hiçbir zaman tam anlamıyla ifade edemeyecek.


Sonra her tekrar yürüdüğünde, fazla olgunlaşmış bir incir tadı kalıyor ağzında. Yüz tutmuş bozulmaya. Yok, bu da değil tam istediğin tat. Bu da değil..


Sonra zaten hep temkinli adımların, artık biliyorsun, ne kadar yürürsen yürü bir yere varamayacaksın. Hem zaten varılacak bir yer yok, hem zaten "vardım" dediğin an yanmışsın.


Ama ucuz çılgınlık, insanın bazen de yanası geliyor.


Benim değil.

Şu an değil.


Gözlerine bakıyorum. Bir elimi bir elleriyle tuttukları zaman, diğer elimle benim elimi tutan ellerini de ben tutuyorum. Öpüyorum insanları, sırf istiyorlar diye.


Mutlu olsunlar diye.


Aşırı sevginin ucundan yanarak dönüşümün, aşırı kaçınma evresini deneyimlemeden dengeye oturması da belki mümkün değildir diye.


Daha yolum var.


Korkacağım, kaçacağım, yorulacağım, sonra durulacağım ama o zamana kadar bekliyor olacak mı beni oralar?


Zannetmiyorum.


Olsun.


"Sen yanlış yerde değildin, ben biraz geç kaldım." diyeceğim onlara dürüstlükle. Özür dileyeceğim. Ama anlatmayacağım uzun uzun niye geç kaldığımı da artık.


Onaylamalarına ihtiyaç duymuyorum.


Yine de bir adım atmak, bir adım atmaktır.