Bir ağacın gölgesi,
Vakitlerden bir Mayıs akşamı,
Fildişi kulesinde mahsur kalmış,
"Düşüncede Adalet" diyen,
Sade, namuslu bir fikir adamı,
Yağmuru özlemek için,
Çöllerden çöl beğenmiş,
Sevda gelmiş gönlüne ansızın,
Heyecan ve şehvet dolmuş,
Vaha görmüş bir bedeviye dönmüş,
Sonrası katıksız hicrân.
Sevda şehre küçük gelince,
Taşrada aramış o sevgiliyi,
Bir de bakmış ta canının içinde.
Sürme gözlü bir Karaca,
Seke seke kaçıyor,
Avcı olup davranmış tüfeğine,
Birden kurşunları savurmuş âsi rüzgâr,
Bir ayağını çelmiş yaşlı bir taş,
Ellerine batmış, kurumuş ısınmış otlar,
Düştüğü yerde bir de güneş vurmuş,
Tepesinden tırnağına kadar...
Kesmiş cezasını, hapsetmiş üstelik,
Bir ağaç gölgesine.
Ne gelen var ne giden,
Umut gömülünce yüreğinin dehlizlerine,
Ağaç gövdesi yarılmış,
Almış şefkatli mahremine,
Fısıldamış usulca,
"El yanında sen seninsin ben benim,
Tenhâlarda ben seninim sen benim."