Hızlı adımlarla, kapkara sokaklarda yürüyordu çocuk, topuklarını yere vura vura. Nereye gittiği bilinmez ama daraldı nefesi; nereye baktığı bilinmez ama kan çanağı gözleri. Ses telleri kopacaktı, ciğeri yırtılacaktı babanın (ne dedi bilinmez); kime sinirlenmişti biçimsiz yavrusu? Birini mi öldürecekti; neyin intikamıydı bu? Tanrının ona verdiği (ne için bilinmez) eli, gidip dar bir sokakta, ya da, boş bir inşaatta (inşaat devam ediyor hâlâ), yıkayacak mıydı kanla? Bu sevimsiz kartal pençelerini, başka ne için kullanabilirdi? Baba, o sakat ayağıyla, yetişemezdi oğluna; hemfikiriz bunda, ben ve diğerleri. Bizler tahmin yürütmekte iyiyizdir, fakat bu çelimsiz kartal yavrusunun amaçladığı tam olarak neydi; baba, neyi önlemeye çalışıyordu; amacına ulaşan hangisiydi; hâlâ daha bilemiyoruz bunları. Biz! Biz ve kâtiplerimiz! Küçük insanların küçük rüyaları!