Sarı sokak lambasının altında bilinmezliğe hapsolmuş karanlık sabahların çeyreğindeyim

Umutlarımı kuru soğukla paylaşıyorum 

Biraz olsun içimi ısıtacağını umduğum güneşle gülüşüyor 

Gülmeyi bana haram görmüş çevrem gibi esen rüzgar ile hapsolmuşluğumu hatırlıyorum.


Burnumdan içlenerek çektiğim soğuk oksijenin ağzımdan çıkan buharında yüzümü ısıtıyor ve her adımda nefesimi vermek istediğim o yerin hayalini kuruyorum.


Yolu bile olmayan Güneydoğu Andolu'da bir köy, Yüksekte.

Yeşilin ve Kahverenginin en güzel tonların olduğu

Yamaçları SIRAT gibi ince dağda, 

Demliği odun ateşinden kapkara olmuş sırf dem olan bir bardak çay içerken ölmek istiyorum.