Dünyada bataklığa batmak diye bir şey olmasaydı belki de yanlış anlaşılmayı hakkıyla betimleyemezdik. O kadar feci ve çaresiz bir durum ki yanlış anlaşılmak, debelendikçe sizin karşıdaki imajınızı daha da berbat edip duruyor ve gittikçe batıyorsunuz. Bu herkesçe bilinen bir şey, mesele bu değil zaten. Burada mesele karşıdakinin tavrı. Kişi isteyerek yahut istemeyerek o bataklığa bir adım attı evet, ama neden kurtulamıyor? Bu neden, bir çukura girmek gibi değil de bataklığa girmek şeklinde cerayan ediyor. Bizim battığımız ne yâni? Biz yanlış anlaşıldıktan sonra, eğer bir çukurdan çıkar gibi rahatça çıkamıyor da bataklığa batmış gibi çaresiz kalıyorsak, burada bunu bu hâle getiren sanırım karşıdaki insanın kalbindeki yerimizdir.


Yanlış anlaşılmaya müsait bir şey bizden sâdır olduktan sonra, gerçeğini söylediğimiz/ettiğimiz halde hâlâ o bataklıkta isek eğer, pek de uğraşmaya, debelenmeye gerek yok. Biz demek ki muhatabımızın kalbinde pek de halis bir yer edinememişiz zaten. İkimizin ilişkisi güzel çayırlara benzeyen ama altı bataklık olan bir araziden ibaretmiş.