İnsanın kendi kendine “seninle tanıştığıma memnun olmadım” demesi ne kötü, ne üzücüdür değil mi? Belli bir yaştan sonra, biraz farkındalığı olan, biraz kendi içine/ruhuna yolculuk yapabilen herkes er ya da geç tanışır kendisiyle, özüyle. Ve tanıştığı kişiden hiçte memnun olmayabilir.

“Yıllarca bir arada nasıl yaşamışız ki biz” diye şaşırabilir hatta. Ya da tam tersi, içindeki kişiden memnun olanlar da tanıştıkları özlerine sevgi ve minnetle sarılabilir, biraz da gururla karışık içindeki var oluşuna şükredebilir.

Doğduğumuz andan itibaren kendi içimizdeki misafire, yani özümüze ev sahipliği yapıyoruz aslında ama bunun farkına varmamız için baya bir yaş almamız gerekebiliyor. Düşünsenize, aslında en çok kendisiyle konuşuyor insan, en çok onunla dertleşiyor. Bazen dürüst davranıyor, bazen de bile bile kandırıyor bizi içimizdeki asıl biz.

Sahi, kendi iç sesinize kulak veriyor musunuz hiç? Yoksa dış dünyanızdaki seslerden buna fırsat kalmıyor mu? İnsanın kendini dinleyip anlaması öyle her yiğidin harcı da diildir zaten. Cesaret ister bi kere, merak ister, araştırmacı ruh ister, dürüstlük ister. Bunlara sahip olanlar; ruhunun, zihninin ve kalbinin kulaklarını iyice açıp bi dinlesin kendisini. Hem kimbilir, belki de en güzel sohbet, henüz kendimizle etmemiş olduğumuzdur. ;)