Haziran falandı,

Temmuzu beklemiyorduk o sene hiç.

Umurumuzda bile değildi.


Tunalı'dan Kızılay'a yürüyoruz,

Elimizde bir ucu yerlere sürten gençliğimiz,

Avucumuzda ucundan bile tutamadığımız deli mi deli serseriliğimiz.

Aşık olunca neler yapabiliriz, biz bile bilmiyloruz henüz.


Yeni yapılar bizi tanımıyor tabii.

Çünkü biz eski aşıkların, gelecek için dilediği iyi dilekleriz.


Bir dilenci, kaldırımlara bakıp ayak izi bırakmadığımızı görünce önümüzü kesiyor.

Abi diyorum kesme bizi,

Bak ben ilk defa gelmiyorum Ankara'ya falan diye,

Samimiyet kurmaya çalışıyorum, yavşağın teki gibi.

Tek korkum anın bozulması hani.

Ama ilk defa aşık geziyorum Ankara'yı,

Ruhumun elinden ilk defa biri tutuyor,

inan tutulacak başka elim yok

Derken, çekiliyor önümüzden.


Yeni yapılar bizi tanımıyor o zamanlar.

Çünkü biz birbirine şiir yazanlardanız.


Acemi ordusunun en tazelerinden bir kemancıyla bir darbukacı bizi caddenin acemisi sanıyor.

Sokağa çekiyor

Aga diyor, ateşlesene üç-beş,

Yoksa geçemezsiniz.

Yaşları 14-15

Bizim ağzımızda Adana şivesi,

Ben mutlu günümdeyim, onlar şanslı gününde.

Çal o zaman diyorum şu şarkıyı, çalıyor,

Çalıyor ben söylüyorum.

Hangi şarkı olduğunu söylemeyeceğim tabii.

Abi diyor bi'tane de Müslüm'den oku,

Beraber okursak olur diyorum, okuyoruz.

Solistleri alınıyor biraz Ankara'nın ortasında.


Bir kaç bira sonra alınganlığın yerini misafirperverlik aldığında anlıyorum;

Ankara'nın ortasında yer yok alınganlığa.

Solist çocuktan öğreniyorum bunu o gün.

Benden iyi yorumcuydu bu arada

Ama ben o gün aşıktım.


Temmuzu hiç beklemiyordum

Ve ruhumun elinden ilk defa biri tutuyordu.

İnanın tutulacak başka elim yoktu.

Neyse işte.

O gün anladım ki Ankara'nın ortasında alınganlığa yer yoktu.

Aşka vardı, bu iki gözümle gördüm, ellerimle tuttum, öptüm.


Yaşamaya, denizsiz yaşamaya, Eskişehir'e yakın olmaya, her gece oturduğum mekanın kaçıncı katta olduğunu unutmaya, Dost Kitapevi’ni pahalı bulmaya, Rasim Amca'nın bayat kaçak çayına, gece birden sonra Kızılay'ın tırnakçılarına, sarhoş gitarcılara nota öğretmeye...

Hepsine vardı

Ama Ankara'nın ortasında alınganlığa yer yoktu.

Ve nereye gidersek gidelim,

Yeni yapılar bizi tanımıyordu, biz kendimizi tanıtmadıkça.


Sonra temmuz geldi.

Hiç beklemiyorduk.

Başımıza ne geleceğini biliyor gibi beklemiyorduk.

Bir elimizde birbirimizin elinden aldığımız, ucu yere bile uzanmayan, kısacık gençliğimiz,

Avucumuzda kıymetini ne o gün, ne de bir daha başka bir gün bilemeyeceğimiz heyecan abidesi serseliğimiz.

Enkaz gibi ve kısacık bir vakit aralığından zar zor, binbir acıyla çıkarıp, yaşayıp yaşamayacağını bile bilmediğimiz ağır yaralı sevgimiz.


Bilmiyorduk.

En çok da biz bilmiyorduk.


Yeni yapılar bizi tanımıyordu tabii,

Biz kendimizi tanıtmadıkça.


Ve Ankara'nın ortasında alınganlığa yer yoktu.


İşte ben o gün alınmıştım sana, Ankara'nın ortasında.


Bu yeni yapılar beni tanımıyor, ben kendimi tanıtsam da

Sen de...