Tanrı'm ne hâldeydim biliyordun
yüreğim işitmiyordu seni hissediyordum
yaşamak bu cihana sığmıyordu canımda
öyle çok ölmüştüm yalan dünyanda
eylemlerin günahkâr koynunda
ben değildim fakat vicdanımda
sızlayan şehitlerin yaraları vardı
öyle çok düşledim ki şebiarusu
canıma vuran intihar kuşlarıyla
biliyordum sana böyle inançsız varamazdım
zaten sen de beni cennetine almazdın
bu bir buhran şiiri
imkânsızın yeryüzündeki telafisi
ölüme ramak kala belki de yaşamanın sevinci
yüreğimde kirpik kirpik ağlayan inci
yitirilmiş çocukların utancı içinde
sabah ezanı okundu şimdi
Tanrı'm ezanların içini huzurla dolduruyorsun da
niçin insana merhametinden sürmüyorsun
dünya sanki kötülükler çarmıhına yuva
yalanların hüküm sürdüğü bu plastik habitatta
zamanı yakmak istemiştim içimdeki katranla
bilmiyordum ki ölmek kadar yaşamaktı süveyda
Tanrı'm acının sokaklarında
kalbimdeki sancının silahıyla
patlayacaktı kalbim ruhumda
rüzgâra teslim tecellinle vedalaşacaktım
yapamadım şiir affına sığındım
zamansız yağan hüzün civarlarımda
ruhuma şiirler değmişti bir kere
sesim değmişken kalemimin yüreğine
kader geçidine yazgı dedim kendimce
kabullenmek zorunda kaldım ilham perilerimle
sonra Azrail de bir uğramadı değil hani
o da böylece ölüme yenilmiş sayılmaz mı
emrine amade geri döndü muhitine
Tanrı'm günahkâr bir kulun olsam da
bu satırların azizliğine uğratmasan beni de
korkuyorum hayatımın ekseninden
varoluş çığlığımda yitmekten
buhranımın cezaevinde birleşen kirpiklerime
asıyorum sözcüklerimi yüreğimden
bir geçmiş zaman şiirini icra ediyorum
şimdinin içinde geçmişe sarılıyorum
geçmişin geçmemişliğiyle yaşıyorum
yaşıyorum
12 Nisan 2021
Seda Yeşilyurt Özcan
2021-08-01T15:39:06+03:00Neslihan Kızıl teşekkürler 🌺
Seda Yeşilyurt Özcan
2021-08-01T15:37:53+03:00Poyraz Kostik teşekkür ederim değerli yorumlarınız için🌹