Sonbaharda titrek bir yaprak olduk savrulduk emek kokan toprağa 

Göklere süzüldük toz bulutu olup 

Kimi zaman şiir olduk lal dillerde

Acıya ağıt olmayı da ihmal etmedik mor salkımlı dağlarda 


“Dört yanım puşt zulası”

Yürüdük kavganın en büyüğüne 

Yorduk saz çalan elleri Dicle’ye karşı 

Gel gör ki yansımaları pençe durmuş Fırat’a 

Ayı sorsan “ay karanlıkta”

Dört bir yanı yıldızlarla kuşatılmış ay karanlıkta


Sardık yaylaları ilkbahar sevinci ile 

Elvan elvan kelebekler misali koştuk ölümlerin en güzeline 

“Neyleyelim geceden ölesimiz tutmuş”

Şimdi bağdaş kurar gecelere sevdiğimiz 

Örülmüş saçını keser bağlar mezar taşına şafağa doğru 

Zılgıtlar eşliğinde uğurlarlar bizi 

Bir tutam güneşin nezdinde 

Bir tutam gözyaşı eşliğinde 

Şimdi bebek de ağlar beşiğinde 

Annesi hâlâ ağıt yakar, zılgıt çeker kapının eşiğinde