Desem on yıl!
Ki zahirde bir insan tanıdım, ne gördüm ne göründüm. Sadece kalemiyle konuştuk. Ne medeni hâlini bildim ne yaşını. Dokuz yıl boyunca bana abi dedi, son bir yıldır ben ona abla demekteyim. Meğer benden büyükmüş.
Aynı memleketteniz, yirmi kilometre kadar bir yol; derdimiz gönülden gönüle hakkı konuşmak, şiiri konuşmak, Akif’i, Necip Fazıl’ı, Mevlana’yı konuşmak…
En önemlisi Sevgili Nebi’yi, İ’la-yi Kelimetullah’ı konuşmaktı.
Osmanlıca- Türkçe çevirmenliği yapan, şiir ve yazı yazan mahir bir dost!
O kadar konuşacak malzeme buluyorduk ki adımı biliyordu, adını biliyordum. Hepsi buydu.
Hiç merak etmemiştim; neme lazım fiziği, yaşı, cinsiyeti, kaşı…
O benim yorumlarımı seviyordu ben onun şiirlerini. ‘’Kendine haksızlık etme, gün doğmamış yorumların var senin.’’ derdi ve de demekte hâlâ. Beni şiir yazmaya başlatan, yazmayı sevdiren insan! Kim bilir belki de küçücük ilimizde; bir devlet ofisinde, bir bahçede, hastanede, belki bir markette, sokakta karşılaştık da birbirimizden habersiz kelamsız ayrıldık.
En nihayetinde söz verdik. Eşimle birlikte nasip olursa pandemi sonrası bir kahveyle kırk yıl borçlandıracağız bizi bize. Öyle ya dostlukların nikahı kahve olsa gerek.
Diyeceğim o ki aramak isteyen her şeyde bir kulp bulur. Hakkı dost bilen dostlar, o kulplara hiç aldırmadan dostluğun zirvesinde yürür.
Dost, Mevlana’yla Tirmizi’nin aşkı mı? (Aşk denilince nedense insanların akılları hep cinsiyette! Aşk, sevginin tutkulu hâlidir ve en üst merhalesidir.) Dost, Mevlana’nın oğluna anlattığı kıssa mı? Eğer bunlar dostluk ise dost bu dünyada ya üçtür ya beştir. Fazlası yalan, fazlası hakikat dışıdır. Altın renginden sebep değil az oluşundan sebep değerlidir.
Gidelim dosta! Dost dediğimiz alır mı bizi kapıdan içeri?
Dost, ikiyken bir olabilmenin sırrıdır. Dost üzülürken kendi gözünden dostunun yaşını dökebilmektir. Dost gül ise dalında diken olmaya razı gelmektir. Dost sevginin esamesi ise aşkın en derini olabilmektir. Dost yanmaktır, yakmaktan ziyade yandıkça su serpmektir dostun kavi yüreğine. Dost ardı sıra yürümektir, şer anında atılıp kalkan olmaktır; toplamak okları def etmek darbeleri. Dost ölmektir, dostu öldürmemektir.
Dost içini boşalttığımız kelime artık sıradan, nasıl zihniyetler temiz kalsın aradan?
İçimizdeki kurt kemirdi dostluğu, dostluğu bildiğimizi sandık, yiyoruz birbirimizi.
‘’Dostlar bizi hatırlasın.’’
Halil ibrahim meral
2021-04-14T21:08:31+03:00Hasibe hanım Aşık Veysel rahmetli her ne kadar 'beni'' demişse de ona itafen ''bizi' demek daha uygun geldi bana. Zira hatırlamamız, hatta hiç unutmamamız gereken o kadar çok gönül dostu var ki!
Ne eksik ne fazla yazdım. Salgın araya girdi, nasipse o kahve içilecek, içilemezsede gönül gönülle bir var mı bundan ötesi? Selamınızı inşallah kahveyle de olmasa ileteceğim. Eminim bahtiyar olacak o da size selam gönderecektir. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim...
En içten selam ve saygılarımla...
Hasibe Şan
2021-04-14T10:55:43+03:00Finali farklı güzeldi. Aşık Veysel ile bitirmek yazıya ayrı bir mana yüklemiş. Çok sevdim ve hakikaten kalbimle katılıyorum! Ruhen anlaşmak varken, göz göze görmesen de olur - tabii bir kahvenin kırk yılı olduğu için, o kahveyle sohbet ayrı bir güzel. Kaleminize sağlık Halil Bey. Güzel dostunuza benden selam olsun ;-)