yüzümüzde tebessüm bırakan anlara aitiz. en mutlu olduğumuz anlarda kalmak ve hiç ayrılmamak en büyük temennim olmuştur. dönüp ardıma baktığımda hep buruk bir gülümseme ile andım güzel anlarımı, artık bu tebessümü hep yüzümde hissetmek için uzun süredir aklımda olan düşüncelerimi babama anlatma zamanım gelmişti.
sabah elinde tütün tabakası ile mindere oturmuş babama baktım, tütünden bıyıkları ve parmak uçları sararan babam… saçlarına aklar düşmüştü. hiç anlatmazdı o akların nasıl düştüğünü. hiç anlatmazdı neler yaşadığını. ya kendimce tahmin ederdim ya da eve gelen misafirlerle olan sohbetinden bir şeyler duyardım. evin küçüğü olarak misafirler gelince çay doldurma işini hep ben yapardım. özellikle de babam bir şeyler anlatacak olduğunda bunu daha çok severdim. küçük tiryaki bardağından başka bardaktan çay içmezdi . içtiği çayın dibini su bardağına döker sonra yenisini doldurur, başımı dizimin üstüne koyar hayatının görmediğim anlarını öğrenmeye çalışırdım.
nihayet yanına gidip şehre inmek istediğimi söylediğimde kabul etmedi ilkin. şehre inip amcamın yapmış olduğu hayvan ticaretine atılıp var olan arsamıza ev yapıp seni de yanıma alırım sözleri hoşuna gitmiş gibi yüzüme bakıp belli belirsiz bir tebessüm etti, bunca çabalarıma dayanamamış olsa zoraki bir eveti aldım ağzından.vedalaşırken bana ,tüm baba asabiyeti ile ilk defa böylesine sarılmıştı otobüse binerken . bindiğim vakit, tepenin üstünden gözleri hep beni izledi.otobüs ilk virajdan dönerken görebilmek için yolun karşı tarafına geçip bu sefer de diğer taraftan bakmıştı .otobüs gözden kaybolana dek izlemişti. babam gözden kaybolana kadar izlemiştim. babamı ilk defa böylesine görmüştüm.
van'a vardığımda amcamın yanına varmış oradan da antep'e gitmişik .bir süre devam eden iş sürecim amcamla olan anlaşmazlıklarımdan dolayı erken bitmişti. sonra tekrardan van'a döndüm. köye gidemezdim henüz yeni ayrılmışken olmazdı . henüz babama takım elbise alacak param bile yoktu. başka bir köyden bulduğum çobanlık işine gittim. bir süre üç kızı olan bu aile ile yaşadım .akşama kadar koyunları otlatır akşam olunca hep beraber oturur sohbet ederdik. kızların hepsi benden büyüktü, anneleri akli dengesi pek yerinde olmayan bir kadındı ama tüm bu gelgitlerin dışında kalınca çok zeki bir kadındı bunu her defasında hissettirirdi. evdeki eksikleri almak için şehre inen babalarının yokluğunda daha rahattık ,geç saatlere kadar sohbet ederdik. bir sabah gördüğüm rüyayı kızlara anlatırken annesi sonuna denk gelip tekrardan anlattırdı bana.“ hadi söyle bakalım ne gördün?” .başladım anlatmaya ben anlattıkça hüzünlendi “babamı beyaz bir takım elbise giyerken gördüm “dedim sonra da ekledim “abimin düğününde”. içerlenmenin asabiyetiyle “git yüzünü yıka, hadi” dedikten sonra tekrardan aklı gitmiş olacak ki bu saatte neden evde olduğumu sordu. böylelikle evden çıkıp koyunların başına gittim.
buraya geleli dile kolay dört ay olmuştu. babama alacağım kıyafetlerin parasından fazlası bile vardı artık elimde .işim de vardı üstelik .evde sürekli kavga eden abilerimden uzakta huzurlu bir şekilde çalışıyordum. nihayet babamı görme vaktimin geldiğini hissediyordum. gitmeliydim artık
köyüme vardığımda yolda en büyük abime denk geldim, bir insan hiç mi değişmez allahım ilkin ellerimde olanlara bakıp fiyatını sorduktan sonra bunlara bu kadar para verilir mi diye huysuzca söylenmeye başladı. soluklanmak için kahveye götürdü beni. oturduk çay içerken yine iş için şehre inmiş başka bir köylümüz bize doğru yanaşıp “allah rahmet eylesin hadi amca çok iyi bir insandı” dedi. içimden gülerek “ne diyor bu salak yaşayan insana neden rahmet okunur ki “dedim. konuşmaya devam ediyordu elimde duran bardağı sıkıca kavradım tutup başında paramparça edesim vardı sen ne saçmalıyorsun diye. abim araya girip” şerif burada değildi daha haberi yok” diyip tüm o saçmalığı doğrulamıştı, bir saçmalık nasıl doğrulanır ki? başımdan aşağı kaynar sular o an dökülmüştü .benim babam ölemez ki lan ölemez aldığım kıyafetleri giymeden ölemez , ben daha yapacağımız evin demir parasını yeni biriktirmiştim. benimle yaşayacaktı babam. aklımdan o an geçen milyon tane anının içinden babamın beni uğurlayışını anımsadım, ilk defa o denli sarılışını, ilk defa o denli kalışını ,ilk defa o denli bakışlarını...
herkes acısını yaşamış ve alışmaya başlamışken bu kadar acının ortasında bir başıma elimde babama aldığım kıyafetlerle kaldım öylece. bu acının ortasında bir ben kalmış gibiydim, ne ağlayacak bir omuz vardı ne de tutunacak bir el… ben babama doyamadan gitti.
babam benden habersiz benden uzaktayken benden çoook uzaklara gitti...