Ölmekten geliyorum,

Bölünmekten.

Çölde terkedilmiş bir kum zerresi olup

En küçük hücreme gömülmekten

Dar bir antrede saatlerce

Limon sarısı bir duvarda

Saatlerce çürümekten geliyorum.


Duyuyor musun o şehirde

Işıklar kırılıyor

Ben kırılıyorum

İçinden geçen ipsi bir güneş

Yıllara devriliyor

Duyuyor musun...

Tramvaylar dökülüyor

Korkak caddelerine

Ben dökülüyorum

Küçücük bir gülüş dökülüyor kollarıma

Ölüyorum...


Ben ışıktan, karanlıktan

Dört kitapta üşürken,

Sema dönerek yanmaktan,

Ölüm siyahı bir rengi gözlerime takıp,

Gıcırtlı bir kapı gibi

Gözlerine kapanmaktan geliyorum.


Geceyi mahşer

Celladı ejder sanmaktan

Düşerken uçurumdan bir dala takılı kalan

martı olmaktan

Ben yapay günlerin gecelerinde

Yaralı siyah duvarlara

Beyaz gülleri yamamaktan geliyorum...

Beyaz güllerin en beyazını bir Kemana emanet ettim

Keman çalıyor, ben ağlıyorum.


Duyuyor musun o şehirde

Hala çalıyor rüzgar çanları

Gecelerce susmuyorlar

Ağlıyorum


Nisan ağaçlarda çiçekleniyor

Duyuyor musun?

sana en mutlu günümü verebilirim.


Ben fesleğen kokulu bir oda buldum

artık ölebilirim.