Şimdiye kadar okuduğum romanlar içerisinde görme üzerine yazılmış en iyi roman budur. Baskısı şu anda yok. Ben de kitabı henüz lisedeyken bir kitapçının ucuz kitaplarının bulunduğu sepette görüp almıştım. 

 

Aradan yıllar geçmesine rağmen hatırladığım bir sahne var. Gözleri yeni yeni görmeye başlayan (net bir şekilde değil, daha çok ışıklar şeklinde) genç kızı, bir ikindi vaktinde ilk defa dışarıyı izlesin diye bahçeye çıkarıyorlar. Daha sonra doktoru ve annesi içeri geçiyor. Genç kız tek başına güneşin ışıklarını izlerken biraz sonra çığlık atıyor. "Kör oldum. Yeniden kör oldum." Oysa kör olmamış, yalnızca ilk defa güneşin batışına şahit olmuştur. 

 

Olay 18. yüzyılda Viyana'da geçiyor. Resmi tıp biliminin temsilcilerinin iyileştirmek şöyle dursun, tam bir yıkıma uğrattığı birçok hastayı, manyetizmaya dayalı yöntemleri sayesinde iyileştirmiş olan Dr. Anton Mesmer'e yeni bir hasta getirilir. Hasta üç yaşında saptanabilir hiçbir fiziksel nedene dayanmaksızın kör olmuş, on sekiz yaşındaki Marie Thérèse'dir. Son derece yetenekli bir piyanist olan Marie Thérèse'in babası imparatorluk sekreteridir ve kendisi de bizzat imparatoriçenin koruması altındadır. Kız Mesmer'in tedavisi altında ağır ağır görmeyi öğrenirken, sarayda ve resmi tıp çevrelerinde entrika ağları örülmeye başlanmıştır bile. Bilimden başka mürşit tanımayan bu insanlara göre, Mesmer kartezyen bilimin temellerinin sorgulanmasına yol açacak farklı bir yöntem geliştiren biri değil, ruhçu bir şarlatandır.



Yazar: Abdullah Furkan Doğan