“Bir gün evime her şeyden muhakkak iki tane almaktan vazgeçtim. Odalarda dolup taşmış unuttuğum, kullanmaktan umudumu kestiğim eşyalardan kurtuldum sonra, yavaş yavaş. Sonra bir gün evimin her köşesini temiz tutmayı ve yemek tariflerini denemeyi bıraktım. Bir gün yolda yürürken gördüğüm ya da önüme düşen hediyelik eşyalar dikkatimi çekmemeye başladı. Sonra bir film izlediğimde bana sadece beklemeyi hatırlattığı için yarıda bıraktım. Böyle böyle o kapıya dikili gözlerim artık yarı kapalı halde ayak uçlarıma bakmaya başladı. Kulağım artık yaklaşacak birinin adım seslerinden beraat etti. Hiçbir şeyin geç kalmamış olduğunu çok geç anladım. Her şey tam zamanında “olmamıştı” Hiçbir şey gecikmiş, takılmış, engellenmiş değildi bana varmaya çalışırken. Masadan kalktım, uyuşuk gözlerimi tamamen kapatıp kulaklarıma yağmur sesi doldurdum. “