Hayatta bazı anlar vardır. Sanki o andan sonra aynı insan olmazsın. Her şey değişir. Sen değişirsin. Öyle anlarda durup şu anı düşünemezsin.
Önce geçmişi, sonra geleceği düşünür durursun. Geçmişte neler yaşadım diye hayıflanır, gelecekte neler yaşayacağım diye kaygılanırsın.
Geçmişteki sen yaşadıkların, tüm anıların, hataların, başarıların, yapamadıklarını bir omzuna yük olarak koyarsın.
Gelecekteki sen yaşayacakların, tüm hayallerin, hedeflerin, yapmak istediklerini de diğer omzuna yük olarak koyarsın.
Bu yükler zaman geçtikçe artar. Yaşın kadar yaşadıkların kadar... Arttıkça da insanoğluna ağır gelmeye başlar. Ağır gelir de yine taşır insanoğlu. Bir şeyleri feda ede ede taşır.
Feda ettikleri ise ne geçmişteki yükler olur, ne de gelecekti. Hep bugünler olur feda ettikleri. Bugünkü kendi olur insanın feda ettiği.
İşte tam da böyle anlarda yıkılır çöker insan. Yükler yerindedir de onları taşıyacak omuz kalmamıştır artık. Bunu anladığında ise ilk defa şu anki kendine bakar. Şu anki kendine hesap sorar. Şu anki kendiyle yüzleşir.
Anılarımla mutlu olmalıyım. Hatalarımdan ders çıkarmalı, başarılarımla gurur duymalıyım. Yapamadıklarıma üzülmemeliyim. Yaşadıklarım beni düşürmemeli, yaşadım ve bitti.
Hayallerim beni motive etmeli, hedeflerim için çalışmalıyım, yapmak istediklerimi planlamalıyım. Yaşayacaklarım beni endişelendirmemeli, yaşayacağım ve bitecek. Bir gün her şey bitecek.