O kadar yorgunum ki tarifi nedir nasıl yapılır ya da bir tarifi var mı bilemiyorum.
Her gün bir önceki günü özletir oldu, sanki günler yirmi dört saat gibi değil ya da benim günlerim ekosisteme eş değil.
Bir an, bir dakika, bir cümle, bir söz ne kadar da kıymetliymiş bir cümle, bir söz, bir harf fazlalığı ne kadar uzatırmış günleri, ne kadar değiştirirmiş saatleri, ne kadar değiştirirmiş zamanı, insanı.
Yirmi dört saat ne kadar kıymetliymiş. Sadece duvarlar binalar çökmezmiş, sadece insanlar ölmezmiş.
Ölüm sadece bedene gelmezmiş. Bazı ölümler kalplere gelirmiş, bazıları ruhlara, bazıları duygulara gelirmiş.
Bazı cenazeler gömülmezmiş. Ne garip ne acı bazı cenazelerin ağlayanı göreni bileni olmuyormuş.
Kalan kuru iskelet nefes alıp verirmişte kimse görmezmiş kimin öldüğünü.
Saniyeden az zamanda ölen birini gördünüz mü siz?
-Ben gördüm. Tek harf ile tek kelime ile.
O insanın ölümü normal cenaze olmuyor. Hele bir de onu bekleyen işler varsa bir gece de bir paket sigara ve gece sesizliğinde kimseye göstermeden bir köşede ruhunu kalbini öldürüyormuş. İçindeki karadeniz gibi yem yeşil umut ormanlarına bir gecede sis çökermiş. Umut sarmaşıklarının yerini bozkırlar alırmış.
Ve içten içe çürürmüş yaşayarak aldığı her nefes ciğerlerine bir ok olurmuş.
Çok güçlü görünen tüm canlılardan daha üstün tutulan insan bir harf, bir kelime, bir cümle ile çok kolay bir şekilde biter ve ölürmüş.
Böyle bir durum insana neyi anlatıyor biliyor musunuz? Her şeyin fazlası zarar. İnsan bunlardan sonra anlıyor basit bir canlı olduğunu, her şeyi kontrol edemediğini, hayatının çok kolay altüst olabileceğini.
Bir gecede bir kelime, bir cümle ile ruhunun doksan yaşına vurabileceğini ve öleceğini.