Naci Gürhan'a

Bugün ördüğüm atkıyı giymeden önce yıkadım. Ve sonra elime aldım kağıdı kalemi. İlham dedikleri şey buymuş. Küçücük nesnelerin sana seni ve hatta senden başkalarını anlatması... Bu altı aylık bir süreçti aslında. Yazamıyordum, konuşamıyordum, kusmak istiyordum kafamdakileri ama olmuyordu bir türlü. Şimdi elimle örüp yıkayıp, kuruttuğum bu atkı kusmamı sağladı. İki ay önce yirmi dakikası 950 lira olan bir psikiyatriste gittim. Yarışma programındaymışız gibiydik ve benim süremi yetiştirmem gerekiyormuş gibi hızlı hızlı anlatmamı istiyordu doktor sorunlarımı. Bunu nasıl yapabilirdim ki? Eğer şeker hastası iseniz bunu dahiliyeye pekâlâ anlatabilirsiniz beş dakikada yahut aritmileriniz varsa kardiyolog ekgye bakıp bir dakikada teşhis edebilir bunu. Ama bir psikiyatristin bana 20 dakikada (ve bunun 950 lira olduğunu unutmadan) sorunlarımı, uyuyuyamayışlarımı hem ölmekten hem yaşamaktan korkmamı anlatmamı istemesini ve tüm bunları teşhis etmesini anlayamıyordum. Velhasıl kelam öylesine bir şeyler söyleyip çıktım klinikten. Bir tane eften püften plasebodan hallice yazdığı ilacı aldım eczaneden. İlacın çok etkili olduğu söylenemez ama düzenli kullanıp düzenli kesmek gerekiyor. Ki zaten ben 16 yaşımdan beri epilepsi ilaçları kullanıyorum. Bir de bu çıktı başıma diye söylenerek çıktım eczaneden. Ama işin tuhaf yanı neden epilepsi hastası olduğumu ve neden o ilaçları kullandığımı biliyorum. Ama neden psikiyatriye gittim ve kim yüzünden kullanıyorum o ilaçları bunun cevabı yok. Doktora veremediğim gibi bu cevabı kendime de veremedim. Ya da tersten bakarsak belki de çok fazla cevap var ve ben bunları duymak istemiyorum.

Psikiyatrist sonrası için gün verse de gitmedim. Hem verecek bir cevabım yok hem de memur maaşıyla bu kliniğe verecek param yok. O yüzden ilk bulduğum tuhafiyeciye girip bir sürü ip ve şiş aldım. Hem daha ucuz hem daha etkili. Bağımlılık açısından eşitler ama :) ikisini de bırakamıyor insan. Ve sevgilime atkı ördüm. Hızımı alamadım kendime de ördüm. Obsesif olduğum için ipler bana hep kirli geliyor ve hızlı bir şekilde örüp yıkamak istiyorum. Acaba dedim sonra, ben böyle hızlı hızlı örecegime ipleri alıp işlemeden makineye atsam sonra örsem nasıl olur. Derken denedim bunu. Sonuç hüsran; ipler makinede gevşiyor ve işlenemez hâle geliyor. Ama atkı yapınca öyle olmuyor makinede. Çünkü ipler birbirine bağlı ve başka bir şeye dönüşmüş durumdalar. Bugün sevgilimi ve beni bu atkıya benzettim. İp tek başına hiçbir işe yaramaz. Hatta yıkanmaz bile. Ama onu örünce ister atkı ister kazak her şey oluyor. Keza şişler de öyle tek başına bir işe yaramaz. Ama ipler ve şişler buluşunca ortaya yepyeni bir nesne peyda oluyor. Daha güçlü ve daha işe yarar bir şey. İpleri sevgilime ve bana benzettim. Şişleri ise tanrıya. Ama atılan her ilmeği bizim emeğimize benzettim. Çünkü bu sabır ve çaba isteyen bir şey.

Bazen yanlış ilmek atarsınız örgü örürken ve sonrası da yanlış gider. Örgü işleyenler bilir. Yanlış başlanan kısma kadar sökersiniz. Sonra kaldığınız yerden devam edersiniz. Bunu da ilişkimiz de yaptığımız yanlışlara yahut önümüze çıkan engellere benzettim. Onları söküp yeniden devam etmek gerek. Ve tüm bunları yaparken sabırlı olmak. Çünkü atkının tamamlanması lazım. Sevgilisini insanlar aya, güneşe, çiçeğe falan benzetir. Ben onu ipe benzettim. İşte psikiyatriste anlatacak bir şey çıktı:)