Boş kelimelerin arasında boşlukta kaybolmuş anlamıyla köşeye itilmiş, her geçen gün yitip giden insanlığın hüzünlü tablosunu seyre dalmıştım. Kelimeler gibi bir kenara itilmiş olan insanlığın içinde, kaybolmuş anlamın izini sürmek, bu derinlikteki hikayenin duygusal derinliğine odaklanmayı gerektiriyordu. Her harfin taşıdığı ağırlık, her hecenin derinliği, insanlığın unutulmuş ancak büyüleyici hikayesini yeniden keşfetmeye çağırıyordu. Bu unutulmuş dünyada, her sessiz çığlık, her sessiz çırpınış, anlamın yeniden can bulması için bir davetiyeydi.