Bir kadın öldürüldü otuz yedi yerinden, otuz yedi bıçak darbesiyle. Kurduğu sofraya ekmek doğradığı bıçak otuz yedi kez girip çıktı bedenine. Otuz altı saniye sürdü ölüm haberi. ZEYNEP ŞENPINAR.


Bir kadın öldürüldü kaza dediler, kurşun en ölümcül haliyle, en masum anında vurdu kalbine. Kocası silahını temizlerken basmış tetiğe, öyle yazıldı birkaç yerel gazetenin satır aralarına. Haber bültenleri bu temiz cinayeti es geçti. GÜLCEMAL BOLAT.


Bir kadın öldürüldü evladının elinden, bir anne katil yetiştirmezdi elbet, ve eskiden katiller bile anne öldürmezlerdi bu topraklarda. Paramparça edildi cesedi, yüzlerce kez katiline meyve soyduğu sıradan bir bıçakla. Yaşı altmış beşti ve bu onun haber değeri olmasının önünde yeterli büyüklükte bir engeldi. SATI EYİOĞLU.


Bir kadın öldürüldü yirmi yaşında, onu yerel gazeteler bile yazmadı. Köy camisinde iki kez okundu adı ve ebediyyen sustu insanlık. NESLİHAN ÇALAR.


Bir kadın öldürüldü sıfatı hazır, konsomatris cinayeti konuldu adı. Sonuna bir vesikalık iliştirildi. Uyruğu bizden değildi ama kuyruğu gündem konusu edilmeden olmazdı pek çok ağızda. Testiden söz etti tesbihli eller. Rahatladı vicdanlar. Bir kadın öldü, makyajlı bir fotoğrafıyla bildirdi basın. IRMAK KRAVİSHVİLİ.


Bir kadın öldürüldü baba evinde, bir çocuk can verdi baba eliyle. Yaşı dokuzdu ve teni esmer.

Yine de vicdanlara bir parça sızı, birkaç damla mürekkep değerdi hatırasına. Yok sayılamayacak kadar ölümdü ölüm. Şansı yaver gidip görse kırkını ve ölseydi kocasının elinden, adı yalnız nüfustan düşünüldüğünde anılacaktı son kez. Şanslı ölüm, şanslı yaşama galip gelmiş ve kayda geçmişti adı haber servislerinde. CEYLAN ASLAN.


Bir kadın öldürüldü çocuklarının, yaşlı gözlerinin hemen önünde. Bir baba, bir anne ve de beş çocuk. Geriye bir mezar, bir katil ve de beş çocuk. Faili katildi tüm bültenlerde, bu dram es geçilmeyecek kadar ölümdü. Dirildi duyarlı basın ansızın, satırlar kadının hatırasını işledi sürmanşetlere. Sonraları kiralık bir dükkan penceresine ters olarak bantlandı haber. Ama bu cinayet şimdinin konusu değildi. Haberler yapıldı bir gün üç öğün, kuşkusuz ertesi gün yeni bir haber devralırdı bültendeki yerini. Bu sebepten bu üçleme ziyadesiyle yetmişti tüm kanallara. HATİCE ÇELİK.


Bir kadın öldürüldü güllerden güzel, kuzey yıldızından parlak gülüşü. Gözleri görenin bütün gününe, anlam kazandıracak yücelikteydi. Bu ölüm farklıydı tüm ölümlerden. Bu ölüm öldürmüştü pek çok umudu. Bu ölüm diriltti pek çok korkuyu, bir ölüm bazen bir ölüm değildi hepimiz için.

Bu ölüm bir ışıktı diğerlerine. Hatırladı bütün bir halk yok sayılanı. Haber bültenleri tamı tamına üç dakika ayırdılar bu ölüme, ve bülten bitiminde ölüm uzmanları tartıştılar üç gece bu cinayeti. Zira yaşama dair her şeyde olduğu gibi ölüm konusunda da bilirkişi onlardı. Cezalar konusunda hemfikirdiler, layığı neyse bulsundu katil. İçerdeki katillere selam söylendi, gereken yapılır dendi hep bir ağızdan. Gereken belliydi de sormadı kimse, kimdi gerekenin kutsal elçisi. Hangi cinayetten, neden ordaydı? Yoksa es geçilenlerden birisi miydi, bugünün konusu değildi bunlar. Dün kapanmıştı zira bu fasıl. Medya her şeyiyle kınadı bunu, vicdanlar bir olup ölüm istedi. Ölüm birinin kapısını elbet çalmıştı, ertesi gün ve ertesi ertesi. Bazıları duyuldu, susuldu bazılarına ve sonra unutuldular. Çünkü yarın, yeni şeyler söylemekle mükellefti basın. PINAR GÜLTEKİN.