Zaman şimdi bir kırık akşamın en tenha yerinde
Düşler hiç olmadığı kadar yara almış
Sevginin onardığı ne kadar çok şey varsa
Hepsi tekrardan dönmüş eski haline
Aynı sözcükler sürekli kullanılmaktan bayatlamış
Ama yine de ifade edememiş ne hissedildiğini
Aslında bir kağıt, bir kalem yeterdi insana
Ama ne anlattığından çok ne anlaşıldığıydı diğer tarafa
Kalp kırgın, bir o kadar da yorgun düşmüş
Sevgi sözcükleri yalnız bir akşamda sessizce ağlamış
Gözyaşları bir gözü yormaktan başka bir anlam taşımamış
Bir yaralı dize hasretin tam ortasında dönüp dönüp durmuş
Geçen zaman bir yaralı yüreği fütursuzca üşütmüş
Çaresizlik bir anının bir ucuna oturmuş kalmış
Şarkılar hep aynı notayı çalmış, şiirler hep aynı kelimeyi yazmış
Ne varsa geçmişten arta kalan,
Ne varsa yaşanılan, canını acıtan
Hepsi bir kafanın içinde adeta yuva kurmuş
Ve bir adam zamanın akışında kendini yora yora şöyle demiş:
“Neden bitmez insanın cümleleri,
Neden elde kalan koca bir yalnızlıktır,
Neden eski haline çok geç dönüyor insan,
Uzun cümlelerim yok artık bir şeyleri anlatmaya,
Tek bir sözcük dahi kalmadı.
Tanrım! Bu dünyada anlam veremediğim ne çok şey vardı.
Yaşamak böyleydi biraz da.
Artık bir şey hissetmiyorum
Bir boşluğun içindeyim sanki
Dünya bazen ne kadar anlamsız geliyordu insana
Yaşamak böyleydi biraz da .”