Belki dolunayın ışığı gözümüzü alır, 

Ben sigaramın ateşiyle görmüştüm yüzünü. 

Belki bu gece gözlerimiz çarpışır, 

Gülüşün siler rüzgarın hüznünü. 


Şimdi merdivenlerde gökyüzünden düşen buhar atıkları, 

Trash ama bir o kadar da acıklı keman uğultusu gibi etrafı süpüren rıhtım rüzgarları. 

Nasıl da leş gibi hüzün kokuyorum.

Elim buradaki duvara yazdığın cümlemin sonundaki noktada. 

Buz gibi donuk, boğuk. 

Ne zaman kopacak gök gürültüsü?

Ya öfkeli vapur bacaları? 

Yerlere yazdığın sevdanın yazgısı şimdi gerçekten ayaklar altında. 

Neler yaptım inanamazsın!

Aslında inanırsın,

Nasıl bir manyak olduğumu bilirsin. 

Bekleniyorsun buraya

Geç kalınmış duruşmamız var

Yakalama kararın çıkmadan gel. 

Çünkü bu lanet ne seni bırakacak ne beni. 

Gel, yol uzun ve sandığın gibi değil. 

Katettikçe yolu, katlediyorsun kendini. 


Bak sahne boş, baharda bir telaş var. 

Güneş bekliyor, sarmış bulutu. 

Ellerinsiz şah damarım kayış kıvamı. 

Yağmurlar karalamaya başladı, 

Seni ilk öptüğüm yeri. 

Kalmadı üzerimde ihanet maddesi

Neden kurudukça ıslattılar geleceğimin mavisini? 

Neye istikbaldi niyeti geçmişimin feraseti?

Niçin söndükçe alev aldı delirmiş sevmelerim?

Kimdim ben? 


Suçlar yazıldı unuttuğum onca geceye. 

Seni soyduğum o gece ki 

Elimde "yaşamak servet mi?" tiradı

Seni sevmek denilen olgu, 

tüm olumsuzlamalara bir intihar notuydu.

Sananlar bilmez

Sevmek, duvara bağırmak kadar anlamsız bir durumdur aslında. 

Aslında istiklal harbini aratmaz 

Tek bir kurşun vardır ve tek bir tabanca. 

Aynı cephede aptallıktı sana sıkılan mermi

İnfilak etmiştim beynimi ve sen çok güzeldin 

Öyle güzeldin ki yağmur yağmaya başladı burada

Öldüğünden değil, 

Delirttiğinden.


Yol yakın ve yeni, tanrılar dizili kaldırımlarına

Göz bebeklerim trafik lambaları gibi

Seni kaybettiğimden beri kırmızı 

Işıklardayım

Işıklar içinde uyusun dediğinden beri

Yeşil yanmasa da fark etmez, 

Kurallar bana ait değil. 

Çekip gideceğim

Elveda Masal

İletişim numaram, 

Gözlerini ayırmadığın dolunay.