Parlak turunculu vücuduyla göze çarpan buz gibi duruşu ona olağanüstü bir hava katıyordu. Elleri ve ayakları kaskatı kesilmiş, bir bakıma kendi içindeki zamanı durdurmayı başarmıştı. Etrafındaki hareketlilikten öylesine nefret ediyordu ki imkanı olsa hareket eden her şeyi durdurmak için kendi pozisyonunu bozmaya razı olurdu. Bir anlığına dahi olsa her şeyin sabit kalması ona muhteşem bir zevk verirdi. O hisse ulaşmayı hayal etti ve birden tüm düşüncelerini havaya üfledi. Sessiz, hareketsiz ve düşüncesiz... Öylece bekledi saatlerce. Sonra sıkıldı. İçinde bulunduğu durumdan haz almayı kesti. Birinin zihnine girmesini ve onu uyandırmasını diledi. Fazla sessiz olmuştu zihnindeki odalar. Odalar ki soğuktu, her zerresi buz mavisi. Üşümeye başladı, üşüdü ve daha çok üşüdü. Saatler geçti, donacak hale geldi. Düşündü ve artık harekete geçerek aklına gelen ilk şeyi yaptı. Bir pencere çizdi sıkışıp kaldığı koca odanın duvarına. Şöyle bir baktı gerçek olmasını dilediği pencereye fakat hiçbir şey olmadı. Aptal gibi hissetti kendini. Çıkamayacaktı kendi sessizliğinden, buz gibiliğinden. Yine saatler geçti ve sonra bir ses duydu. Sahte penceresine doğru gitti ve pencerenin ardında onu çağıran bir sesin yankılandığını duydu. Heyecanlandı ve sese doğru hareketlendi, hızla koşmaya başladı. Giderek daha da hızlandı. Yetersiz diye düşündü. Daha hızlı olmak gerekir. Çok daha hızlı. Hız, hız, hız... Galiba şimdi oldu. Gereği kadar hızlıydı şimdi. Evet çok hızlıydı. Uçacak gibiydi. Fakat yine de ulaşamamıştı hedefine. Hâlâ aynı yerdeydi sanki. Neler olduğunu anlayamadı, o pencereyi kendi elleriyle çizmişti tam da şuradaki duvara. Bunu yaptığından emin olmasına rağmen hâlâ ulaşamıyordu pencereye. Koşmayı kesti ve durakladı. Pencereye doğru baktı ve gözlerine inanamadı. Pencerenin önünde duran parlak turunculu vücuduyla etrafa ışık saçan harika görünümlü şey kendisini izliyordu. Aşırı hareketsiz olduğunu gördü. Ona biraz yaklaştı ve bu mesafe yetmeyince yine az önce yaptığı gibi koşmaya başladı. Şimdi ona yakınlaştığını hissediyordu gözleri. Gittikçe daha da yakındı ve şimdi tam önündeydi. Onu biraz inceledi ve aniden başka bir güç tarafından gelen komutla onu elleriyle kavradığının farkına vardı. Kaldırdı ve pencereden aşağı fırlattı. Bunu neden yaptığının bilincinde değildi, çünkü o yapmamıştı. Bunu ona bir başkası yaptırmıştı. Fakat o ve parlak turunculu şeyden başkası da yoktu bulundukları yerde. Olanları kavrayamadı. Sonra pencereden aşağı bakma ihtiyacı hissetti ne yaptığını anlamaya çalışarak. Baktığı yerde hiçbir şey göremedi. Pencereden uzaklaştı ve kendisiyle dalga geçen bir pencereyle karşı karşıya olduğunu düşündü. Sonra büyülü bir pencere olabileceği fikri geldi aklına. Geri çekildi, gözlerini kapadı ve kendini evde hayal etti. Ardından koşarak pencereden atladı. Derin bir boşluğa girmiş hissi veren bu deneyimden sonra gerçekten artık kendi evinde gibi hissediyordu. Fakat evinin esasında kendi zihninden başka bir şey olmadığını asla bilemeyecekti.
Bir Mahkumun Zihni
Yayınlandı