yasaklanmış bahar günlerinden birinde
sevdamızın bahçesinde bitiveren çiçekleri
taksim eyledik kentlerin meydanlarına
bir mayıs gününde sarılıp hükümlü çarşaflara
güneşi sloganlarla karşılayıp şafak vakti
tütüne, ekmeğe ve o pek sevgiliye
diş sıktık, omuz çürüttük, ahdettik
hasreti ve umudu katladık göğsümüzde ikiye
voltasız avlular bugün bize düşen
havada baygın kenevir kokusuyla
izlemek kör edercesine
siyah filmli camlar ardından
bayramlıklarını giymiş çocuklara eş
rengarenk bir hayatı
yeter ki
solgun yüzlere, yılgın gözlere
bari bir bodur kiraz boyu olsun
geciken baharın gölgesi düşsün diye
ne kadar mavileşebilir ki deniz
doldurma sahil kıyılarında
ne kadar yeşilde olabilir hayat
çimler bile boyanırken sprey boyalarla
bu bize can çektiren çağda
böyle beklemekle gelmez ki bahar bizim buralarda
sırt dönüp hazana, omuz vermeden bahara
gelmez bize gel diyen güzel günler
yasaklanmış meydanları çiçeklerle doldurmadıkça
"sızladı dedi burnumun direği
özleyince annem beni
sızılarmış yüreği..."
sağanaklara tutulmadı belki fakat
hiç bu kadar çiğ düşmemişti şakaklarıma
nereden girdi hücreme
yalnız sana yakışan bu yalnızlığım
sesim yetmezken duyurmaya öfkemi
tutsak bir gecede tükendiğimi unutuverdim
sen açınca ansızın gönül pencereni
sonrası mayıs papatyaları, kırmızı gelincik
ve önümde körfez alabildiğine mavi
müjdeler yüklü bir ses anımsarım uzaktan
ansızın titrer kulağımda ince saz
nasıl beklermiş insan geciken geceyi
gecem güneşi özlerse benim
yıldızlar bile gökte duramaz
ne kadar desem seni seviyorum
anla,
yüreğimle o kadar çok
dilimle o kadar az
KÜBRA DEMİRGÜÇ
2022-05-07T21:52:49+03:00🍀