Koca bir yılı geride bırakıyoruz, zamanın nasıl bu kadar hızlı aktığını anlamlandıramadığımız yeni bir yıl bizleri bekliyor. Haliyle beklentilerimiz var. Ama bazen sayılara ve zamanlara fazla anlam yüklüyormuşuz gibi geliyor bana. Yeni bir yıl yeni bir ben, bu yıl kendime yeni rutinler oluşturuyorum , hazır başlamışken yeni bir dilde öğreneyim, bir de pilatese yazılsam hiç fena olmaz, acaba her gün güneşi de selamlasam mı?
Demem o ki sadece sayılara ve zamanlara değil, kendimize de fazla anlam yüklüyoruz. Hiçbir şeyin tam ortası yok, ya hep ya hiç. Ya bu yıl pilatese başlayacağız ya da hiç, bir kere kaçırdık zaten başlayamadık, e bundan sonrada başaramayız biz en iyisi 2025 için yeni bir rota oluşturalım.
Rutinler, bu rutinleri yerine getirmek oldukça keyifli bunu inkar edemem. Üstüne tik attığın, gün içinde yerine getirdiğin her görev insana tuhaf bir şekilde huzur veriyor. Ama işte sorun tam olarak burada, görev; gerçekten bu kadar çok görevimiz var mı? ya da birer oyun karakteri miyiz? Bence bir çiftlik oyununun sorumlulukları altında ezilmiş bir oyun karakteriyiz, ama bu bambaşka bir konu.
Rutinlere geri dönecek olursak; tabii ki ben robot değilim, o yüzden hiçbir sorumluluğumu yerine getirmeyeceğim gibi bir tavır takınamayız. Sorumluluk bilinci ve anı yaşamak çok farklı iki kavram. Biz çoğu zaman bütün sorumlulukları görev olarak addediyoruz ve çok farklı anlamlar yüklüyoruz, e haliyle o anın içinde sıkışıp kalınca; isteksiz, kaygılı ve mutsuz oluyoruz. Bu nasıl hayat, ben hiç eğlenemeyecek miyim, gibi sorular yanıt bekler hale geliyor.
Mutluluk bence anlarla doğru orantılı, anı yaşadığımız sürece mutlu oluyoruz. Şöyle durup bir düşününce, ciğerlerimize dolan hava, güneşin tüm bedenimizi ısıtması, arkadaşlarınızla içtiğiniz kahvenin kokusunu fark etmek ya da. Bunların bilincine varınca, evet şu an bu andayım, arkadaşlarımlayım, ne kadar şanslıyım, hep yanımdalar beni her koşulda sevecekler, ondan mı bu kahvenin tadı böyle güzel? gibi farkındalıklara varıyoruz.
E ben ne yapacağım peki bu kadar farkındalıkla, işte bu yazımın konusu tam olarak bu. Ben bu farkındalıklara, yeni yıla girerken kendime bir mektup bırakmak istiyorum. Önümüzdeki yılın aralık ayında okuduğumda bakalım gerçekten istediğim gibi bir yıl olmuş mu.
Çok sevgili 2024
İlk olarak bir önceki yıl için teşekkür etmek isterim, mutlu olduğum huzurlu hissettiğim ve sevdiklerimle geçirdiğim her an için, o çok istediğim grubun konserine gidebildiğim için, yeni farkındalıklar edindiğim için, kaba insanlarla mücadele etmeyi bana öğrettiğin için.
Şimdi bu yılın sonunda dönüp bu mektubu okuyunca, hayalimdeki o işe başlamayı, en sevdiğim grubun konserine tekrar gidebilmeyi, sürekli yeni yerler görüp, fotoğraflarını çekmeyi, mutluluktan ağlamayı, içimi ısıtan her duyguyu yaşamış olmak istiyorum. Bulunduğum o anın belki de hayatımın en mutlu anı olduğunu düşünüp, buruk bir anı olarak değil, evet ya işte bu diyerek hatırlayacağım şekilde yaşamayı istiyorum. Çevremin, ailemin, tanıdığım veya tanımadığım her insanın bana yüklediği görevlere, sadece birer sorumluluk bilinciyle yaklaşarak içinde bulunduğum her anın tadını çıkarmak istiyorum, çünkü yaşamak bununla mümkün biliyorum. İyi haberlerini bekler, gözlerinden öperim…
Siz de mektuplarınızı benimle paylaşmak isterseniz instagram adresim; https://www.instagram.com/elleriminizi?igshid=OGQ5ZDc2ODk2ZA%3D%3D&utm_source=qr