Hayallerini tekrar gözden geçirmesini sağlayan meditasyonunu yaptıktan sonra sert dikenleri olan hayatına geri döndü. Bu dikenlerin her biri sanki özellikle kalbine temas etmek için gönderilmişti. Bunu bilmek Tanrı'ya dua etmesini engellemiyordu, birkaç ay önce olsa şaşırırdı. Ama artık şaşırmıyordu çünkü yağmurdan kaçmaya çalışarak bulduğu ilk inşaat halindeki binaya giren bir evsiz gibi hissediyordu, Tanrı'dan başka sığınacak kimsesi yoktu.
Sahi kimi vardı? Elleri buz tutmuştu ve kalbi yorgundu, küçük bir kız gibi sevilmenin sıcaklığına yöneldiği her kalpten yanık izleriyle kendi kalbine geri dönüyordu. Kapısını çaldığı bütün insanlar fazla sevmekten canını yaktılar. Sahi ne çok seviyorlardı ama onu! Hepsine teşekkür etti. Nefretini esirgemeyen ailesine, dünyadaki arkadaşı olmayan bütün akranlara, zor zamanlarında yanından geçip gitmiş ve yüzüne bile bakmamış tüm yabancılara, defalarca kandıran eski sevgilisine, küçücük yüreğiyle bile nefreti öğrenmiş olan kardeşine teşekkür etti. Hepsi kendisine yeniden dönmesini sağladılar ve yaşamından çekildiler. Görevleri tamamlanmıştı hepsinin. Paranoyak seslerin yankılandığı kulağını ve beynini koparıp uyumak istiyordu.
Hayır, o hiçbirinin umurunda bile değildi. Artık nefret edemeyecek ve üzülemeyecek kadar yorgundu, valizini alıp gitmeye bile kalkamayacak kadarsa kırgın. Şu koca dünyada insan kadar garip ve aciz bir varlığın bulunmamış oluşu ve onun da bir insan olduğu gerçeği canını bir hayli sıkıyordu. Konuşuyorlar, konuşuyorlar ve konuşuyorlar. İnsan kalbinin narinliğini göz önünde bulundurmadan. İnfaza hazırlar, katılar ve sertler. En azından onun rastladığı insanların çoğu. Ya da belki hasta olan o, kafadan kontak olan. Bilemedi. Anne karşılıksız sevmeliydi, baba kucağını esirgememeliydi, kardeş ise yoldaş olmalıydı, arkadaş ise kardeş, sevgili ise hesapsız, duruca hisler beslemeliydi sevgilisine. Yoktu hiçbiri, yoktu, büsbütün içi karardı. Bir sigara yaktı ve gülümseyerek ilk dumanını havaya bıraktı.
Ağlayamadığından olmalı, yüreğindeki bütün gözyaşları o kocaman gülüşüne yansıdı. Ziyanı yok, kendi kendini sakinleştirdi. Tüm bunlar onu derin kalbine götürmüştü, tüm acılar ve hüsranlar ona kendini yeniden hatırlatmıştı. "Kendimi tanımak istiyorum!" dedi ve müziğini açarak düşünmeye başladı. "Uyu kızım uyu, büyü kızım büyü." diyerek kendini sakinleştirdi. Kendine sarılacak daha çok vakti vardı, biliyordu ki ölüm uzaktı.