Seher vakti bir kuş kondu pencereme,

Bir yağmur damlası süzüldü camımdan,

Bir ezan sesi işitti kulaklarım,

İçime bir hüzün düştü yalnızlığımdan.


Sevda mıydı sebebi, yoksa saatlerdir dertleştiğim duvarlar mı?

Yoksa o mu anlatmaya başlamıştı derdini,

Yükü ağır mı gelmişti bedenime,

Senelerdir susan duvarların?


Bir çay koydum ucu aşınmış kupama,

Bir sandalye attım, çatlamış ve sızdırmakta olan duvarın yanına.

Bir yudum aldım duvarla aynı kaderi paylaşan dudaklarımla,

Bir iç çektim, verdim derdimi kederimi çayın buğusuna.


Ne yarından ümidim vardı ne bugüne inancım,

İşte doğmaktaydı güneş, dün doğduğu yerden

Dün ne vermişti ki bana bugün ne beklemeliydim?

Kaçıp gitmiş; bir kuru karanlık bir de soğuk bırakmıştı ardında.


Benim sevdam ayaydı elbet.

Gökte güneş kadar duramazdı,

Lakin derdime ortak olurdu her gece,

Giderken kuş cıvıltıları, mis gibi toprak kokusu

Ve her şeye rağmen umut bırakırdı.