büyük, kavrulmuş soy kırlar gelir aklıma hep, hep tükenince insan dayanıklığım
ağır bakır kalkanlarımızla, demir kargılarımızla döğüşüp döğüşüp geri çekilince
yorgun kollarımın en genç bir yerlerinde bir kan şeritleri akmaya başlar ince ince
başlar yeni sulara kadar, hızlı zamana, körlüğe, kötülüğe, kutsal tutsaklığım
*
nedir senden başka kurtardığımız bu dengesiz savaştan, bu yağmadan nedir
senden gayri, ey, bir içimi genç ormanları yüzyıllığa büyüten diri su, senden
eskimeden, küçülmeden, mutluluktan, özgürlükten, kuşakları birbirine düğümleyen
bir kadını, bir sesi, bir suçu, bir şeyi en çok o şey yapan güç yalnız sendedir
*
seni arayan sular, seni kışlar, seni adamlar, seni sonunda bozulmuş ordularım
sanki ay dökülür diri balıklara, sanki gümüş şeyleri güneşler güneşler ışıtır
yorgun kuşamlarımla, kanlarımla, gelirim, uzanır senin sabahlı gecene yatarım
*
bu donattığım savaş gemileri sana, dokuttuğum bu vurucu ipekliler seni anlatır
bu senin içindir, sabah ormanlarına, dağlara, balıklı göllere açılan balkonlarım
sen olmasan, yeryüzünde bu ağaçları, suları, bu büyük kayaları bekletecek ne vardır?