İstinye'de bir bahar akşamı sahile karşı oturmuşum

Bu huzuru hiçbir zaman yaşamamışım

Tasa yok, dert yok, küçücüğüm

Yok bir geçim sıkıntımız, yarına dair bir kaygımız

Koyda demirli bir sürü tekne var

Görsen sanki hepsinin ruhu var

Konuşuyor benimle, hepsi şen şakrak

Hayatlarından memnunlarmış, bana öyle söylediler

Yan tarafımda iki bıçak gibi delikanlı balıkçı var

Erkenden kurmuş çilingir sofrasını

Keyifler şahane, işler tıkırında, erken kapatmış tezgahını

Bardaklar tıkır tıkır üzümden doldurmuş boğmasını

Boş durur mu

Tok tukur tokuşturur, yanında bir de mezgit var.

Demleniyor da demleniyorlar

Oh ne güzel özlemişim böyle günleri

Yan tarafta bankta gazete okuyan bir de amca var

İkide bir kaldırır başını, içine çeker denizin temiz havasını

Bir de sarmaş dolaş oturan iki aşık var

Elleri ellerinde tasa yok dert yok

Baş başa vermişler bir ömür benimle ol der gibi

Bir de sırtlarında çantalarıyla gezen şu gezginler

Bir de ben varım bu tuvali izleyen

Çizen ne güzel çizmiş, bunda herkesin emeği var

Tam bir sanat eseri

İçinde huzur var

güneş var

balık var

aşk var

deniz var

Neyi yok ki

Var da var

Köşede oturan her şeyi meraklı gözlerle seyreden bir de küçük bir çocuk var.

Güneş batıyor deniz kızıl bir renge boyanmış

Hafif rüzgarla dans eden şu nazlı deniz

De huzurlu huzurlu.

...

Gözlerimi kapatıyorum, 1820'li yılların başındayım

Şu sahildeki konaklar hayatlarıyla capcanlı

İşte bir Rum hanfendisi

Sahilde ayağında tıkır tukur iskarpinler saçları bukleli kilise kulesi gibi

Fransız modasını takip ediyor herhalde bir de jüpon bir etek giymiş

Sanırsam babası zengin ve soylu

Arkasında bir de dadısı var peşinden koşuyor da koşuyor

İşte mirasyedi bir beyefendi elinde gazetesi, yanından ayırmadığı şemsiyesi

Çat pat bir Fransızcayla gülen bir hanfendiye şiirler okuyor Victor Hugo daha meşhur olmamışken

Hanfendi gülerken kapatıyor elindeki yelpazeyle yüzünü, onun da gönlü var besbelli

Az öteden bir fayton geçiyor

Arkasında aynen şöyle yazıyor:

Ama gönlünde bana yer yoksa güzelim

Fark etmez ben faytonla da giderim...

...

İşte 20. yüzyıldayım ufku kara bulutlar kaplamış

Aşk, yerini uçurumun kenarında bir sevdaya bırakmış

Kimsenin tadı tuzu yok, koca çınar efkarlı, düşünceli

Anadolu'yu eşkıyalar sarmış, her yerini viran eylemiş

Bin gelin bin kurban vermiş kuzusunu

Bin ana huzur bulsun diye memleket Çocuğunu büyütmüş babasız babasız

21. yüzyıldayız ufukta bir veba dolaşır

Nicedir sayıklarım bir fırtına, bizde huzur bırakmaz,

Gelir de gelir yolun üstü taş üstünde taş koymaz, geçince ot bitmez.

Tadı yok İstinye'nin artık eskisi gibi

Vefat etmiş balıkçı tekneleri

Yolda iki sevgiliye de rastlayamadık

Denizin rengi değişmiş, bahar hüzne bırakmış yerini