Gracie, 7. Sınıfa giden öğrencisi ile ilişki yaşıyor ve hapse giriyor. Ülkede o yıllarda çok ciddi bir skandala yol açıyor ve 24 yıl sonra bu skandalın filmi yapılıyor. Bana göre film Amerika’nın iki yüzlülüğünü gösteriyor. Seneler önce yuhlanan, ahlaki olarak onaylanmayan bir ilişki de mağdurun filmini değil suçlunun başrolde olduğu bir filmin yapılması yapımcının vicdan rahatlatma ve para kazanma isteğinden ibaret.
Diğer yandan erkekler tarafından genç kızların istismara maruz kalması hepimizin aşına olduğu bir durumken yetişkin bir kadının genç bir çocukla benzer bir ilişki yaşadığını görmek taciz ve istismarın cinsiyeti olmadığını bir kere daha gösteriyor
Ayna metaforu filmde o kadar zekice ve yerinde kullanılıyor ki yönetmenin zekasına hayran kaldım. Filmin en can akılda kalan sahnesi Natalie Portman ( Joe) ve annenin ( Gracie) aynaya birlikte baktığı andır. Natalie P. anneye bakıyor, onu inceliyor onunla özdeşleşiyor. Bir an kendini onun yerine koyuyor, o oluyor, onun gibi suçlu ama bir yandan da güçlü hissediyor, suçu yok eden bir güç.
Bu sahnenin bir tarafında da ben varım. Bir anda her şeye hakim hissediyorum ve sahnenin içindeyim, oyuncularla özdeşleşiyorum. Filmde çoğu yerde Gracie’yi eleştirirken aynada gördüğüm anda onunla bütünleşiyorum. Ne hissettiğini anlıyorum, onun gibi olmak hoşuma bile gidiyor. Sonra Joe bakıyorum, Joe’nun da bazen onun gibi olmak istediğini keşfediyorum, yalnız olmadığımı hissediyorum. İki kadınla bütünleşmek ve kendimde onları görmek beni heyecanlandırıyor
İstismara maruz kalan Joe, 36 yaşında 2 çocuğu da üniversiteye giden hayatı tuhaf şekilde ilerleyen genç bir adam. Gracie ile aynı yaşta, başka bir evrende bir yerde karşılaşsalar sohbet edeceklerini belki de birbirlerinden hoşlanacaklarını hissediyorum. Joe için üzülüyorum. Yaşadığı fiziksel istismarın ötesinde duygusal bir istismar ve bunu aşk zannediyor. Manipülasyon ustası bir kadının sevgi ve aşk adı altında yıllarca istismara maruz kalıyor, gençliğini, çocukluğunu yaşayamıyor.
Hikaye ilerledikçe Joe kendi gerçekliğini keşfediyor, artık sorgulamaya başlıyor, 36 yaşında üniversiteye giden 3 çocuğu olan bir baba oluşunu sorguluyor, sürekli aşk adı altındaki istismarla yüzleşiyor ve dönüşümü burada başlıyor, tıpkı bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi.
Filmin sonunda manipülasyon, gerçeklikten kopuş, aşk adı altından ortaya çıkan her eylemin aslında istismar olabileceği gerçekliği ile olayları tekrardan sorguluyorum, biraz da korku hissediyorum. Film bitiyor, sinema salonunun ışıkları açılıyor, insanlar yerlerinden kalkıyor ve toparlanıyor. Ben de kaçmak istercesine kendimi dışarı atıyorum ve temiz havayı içime çekiyorum. Filmin etkisinin bir süre daha sürmesi hoşuma giderek evime doğru yürüyorum.